“Bazı köşe yazarlarımız, Yezid’den daha fazla cinayet işliyor” sözü, sadece Havuz Medyası’nı değil, bu medyaya şu veya bu şekilde kol-kanat geren herkesi balyozun altında sinek gibi ezecek kadar ağır.
“İnsanların haysiyetlerine, toplum içindeki konumlarına o kadar alçakça saldırıyorlar ki Yezid bunları görse kıskanırdı” diye devam ediyor bu ağır cümleler. Siyasette tecrübe ve bilgelik işte böyle bir yetenekle birleşince anlam kazanıyor. Bu söz, tam da Kerbelâ mateminde söyleniyor ve bir yığın adamın üzerinden silindir gibi geçiyor.
Bülent Arınç’ın dün CNN Türk’te Hakan Çelik’e söyledikleri, kor gibi kızgın bir demirin buz gibi soğuk suya dalışı gibiydi. AK Parti’nin vicdanı öfkeyle, serzenişle ve isyanla konuştu. Bu vicdan düpedüz kanıyor, kendisiyle, yola birlikte çıktığı yoldaşlarıyla hesaplaşıyor ve kafalara bir şeyleri çivi gibi çakıyordu. Belli ki her sözünü kuyumcu terazisinde tartmış tam adrese kısa ama etkili mesajlar göndermiş.
Bülent Arınç’ın bu çok etkili çıkışını seçim öncesi iktidar partisini sıkıntıya sokacak bir “arkadan hançerleme” teşebbüsü olarak mahkûm etmek, çok ucuz ve sığ bir tutum olur. Şüphesiz Arınç gibi biri, seçime bir hafta kala partisini zora sokacak bir çabanın içinde olacak en son kişidir. Durumu, daha çok öfkesinin ve çaresizliğinin bir göstergesi olarak görmek gerekir.
Çıkıp konuşmasının, kirli çamaşırları ortalığa sermesinin sebebini “…benim birileriyle iletişim kanalım yok” diye kendisi açıklıyor. Kim bu birileri? Daha doğrusu birisi? Meğer Bülent Arınç, Saray’a ulaşamıyormuş; bize bunu söylüyor.
Eski zamanlara ait “Saraylara en zor giren şey doğruluktur” sözü, meğer AK Parti’nin vicdanı, yani Bülent Arınç’ın sahip çıktığı prensipler için de geçerli imiş. Erdoğan’ın kan davası yürüttüğü Doğan medyasının kanalından, belli ki Saray’ın kapılarını açmaya çalışıyor. Niye seçim öncesi? Cevap belli: Bir hafta sonra onu kim dinler? Toprağı tam tavında sürmek ve ekmek gerekir.