Rize İnşaat Mühendisleri Odası, kentte dolgu alanına yapılan binaların 10-15 yılda kendiliğinden yıkılabileceğini, buradaki nüfusun başka bir yere nakledilmesi gerektiğini bildirdi.

Fotoğraflar: DHA
Rize’de 1960’tan bu yana büyük taşlar, kum ve balçıkla 350 bin metrekarelik deniz alanı dolduruldu.
Söz konusu dolgu alanlarının kent merkezinin üçte birini kapladığı belirtilirken, bölgedeki yüzlerce binada 70 bin kişi yaşıyor.
‘Tüm binalar yıkılmalı’
Binaları belirli aralıklarla inceleyen Rize İnşaat Mühendisleri Odası bir rapor hazırladı.
Raporda, üç kat yapı izni verilen dolgu alanına ‘mühendislik ilke ve hesaplamalarından uzak zihniyetle’ yüksek katlı binaların inşa edildiği savunularak deniz suyu seviyesinin altında kalan bina temellerinin, oluşan korozyon nedeniyle zarar gördüğü kaydedildi.
Raporda, tuzlu su altında kalan bina demirlerinin özelliğini kaybettiği ve çapının düştüğü vurgulanarak güçlendirme çalışmasıyla ayakta kalabilecek birkaç bina dışındaki tüm binaların yıkılması gerektiğine dikkat çekildi.
Yüksek katlara kadar sarmış
Rize İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Murat Yazıcı, Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi tarafından Rize dolgu sahasındaki binalardan beton numuneler alınarak mukavemet değerlerinin ortaklaşa ölçüldüğünü söyledi.
Oda başkanı, binaların riskli çıktığını belirterek şunları kaydetti: “Beton sınıfları çok düşük olan binaların uygun değerleri taşımadığını saptadık. Bunun üzerine kendimiz gözlemsel ve deneysel olarak bu binaları incelemeye devam ettiğimizde gördük ki deniz suyundaki tuz, temelle beraber 10-12’nci kata kadar binanın komplesini sarmış durumda. Beton sınıfı ve demirdeki bu korozyon kayıpları, binaları riskli duruma getirmiş. Bu raporları hazırlayıp vatandaşlara verdik.”
‘1o-15 yıla çökebilir’
Yazıcı, raporu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileriyle paylaştıklarını da aktarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Muhtelif tarihlerde, bu deniz dolgusu üzerinde yapılan binalar 2’şer, 3’er katken herhangi bir mühendislik ve bilim hesaplaması yapılmamış. O binalar, o zamanki kalfaların, ustaların teknikleriyle yapılmış. Bu binalar, ilave imar izinleriyle kat doğurmaya başlamış. Üç kat tasarlanan ve hiçbir mühendislik tekniği uygulanmayan binalar, sekiz hatta 10-12 katlara çıkmış. Binalar, günümüzde deniz suyuyla beraber korozyon tehlikesi altında. Demirler ömrünü tamamlamış ve birçoğu elle dağılacak seviyeye gelmiştir. Binalar birbirilerine yaslanarak ayakta duruyor. Önümüzde yaşanabilecek bir depremde bu binalar risk altındadır. Hatta bu yarılama ömrü hızlanırsa bekli de 10 veya 15 yıl sonra kendiliğinden bile çökebilirler. En korkutucu tarafı da budur.”
Dolgu sahasında ev ve iş yerlerinin bulunduğu alanın yıllar önce deniz olduğunu kaydeden Yazıcı, dolguyla birlikte yapılaşmanın hızla arttığını belirterek binaların taşınmasının ise zor bir süreç olacağını anlattı.
Alanı dolgu sahasına döndüren dönemin belediye başkanı Ekrem Orhon ‘Denizi kara, karayı para’ yapan başkan olarak anılıyor.