MURAT SEVİNÇ
Bu kısa yazının sorusu, HDP milletvekillerine yapılanlar karşısındaki, siyasetçi sessizliğine ilişkin.
Olabildiğince sadeleştirerek:
HDP’li vekiller sizce milletvekili mi? Eğer öyleyse, onların yüz yüze kaldığı muamele hakkında ne düşünüyorsunuz? Rahatsız oluyor musunuz? Olmuyorsanız, sizler, ne olduğunda rahatsızlık duyarsınız? Bir sınırınız var mı?
Bu soruları, bir iki değerli istisna dışında CHP ve çok İP (İYİ Parti)’li milletvekillerine, eski bir ‘anayasacı’ ve ‘çeyrek yurttaş’ olarak yöneltiyorum.
Yöneltme hakkına sahibim, çünkü orada bulunmalarının nedeni, benim (siz ‘ben’ yerine her seferinde ‘biz’ koyuverin) verdiğim vekalet. Maaş alabiliyor oluşlarının nedeni, benim ödediğim vergiler. Kazançlarını devlete değil, bana borçlular. Çünkü malumunuz, devletin parası yoktur. Devletin parası denilen, yurttaşın emeği ve vergisidir. Haliyle sahip oldukları avantajlar, bu memleketin vergi mükellefleri sayesinde.
Değerli muhalefet vekilleri,
bilmiyorum farkında mısınız, Türkiye’de vergi ödeyen ve yurttaşlık haklarına –ki oy vermek, onlardan biri- sahip olanlardan bir kısmı, HDP’ye oy verdi ve veriyor. Yaklaşık altı milyon civarında seçmen. Sizler, sahip olduklarınıza aynı zamanda o seçmen kitlesi sayesinde de sahipsiniz. Ve o seçmen ile diğer partilerin seçmenleri, o seçmenin seçtiği vekiller ile sizler, eşit yurttaşlık ve vekillik hak ve ödevlerine sahipsiniz.
Şunu gönül rahatlığıyla, hiçbir tereddüt yaşamadan söyleyebilirim: Halihazırdaki sistemde, sahip olduğunuz sayıyla, TBMM’deki varlığınız ile yokluğunuz arasında bir fark yok. Tek bir, ama tek bir iktidar ‘icraatını’ engelleyemezsiniz. Soru önergelerinizi dahi yanıtlama gereği duymuyorlar. Yeni sistemin parlamentosu, kararların ‘müzakere’ ile alındığı ‘meclis’ düşüncesi ve yapısından fersah fersah uzak. 1909 yılındaki anayasa değişikliklerinden bugüne dek (birkaç yıllık darbe aralarını saymazsak) ilk kez böyle bir durum yaşanıyor; size kısmetmiş!
Eğer hukuksal olarak varlığınız ile yokluğunuz arasında, genel kurul salonunu kalabalık gösterme dışında bir işleviniz yoksa ve hâlâ milletvekili olduğunuz iddiasını taşıyorsanız, bu iddiayı neden taşıdığınız üzerine hiç düşündünüz mü? Parlamentoda bir etkinizin olma ‘ihtimali dahi’ mevcut değilse, hiç olmazsa ‘vekalete’ sadakat gösteremez misiniz?
Ne demek bu?
Tarihsel/kuramsal gerekçelerle, seçildiğiniz bölgeleri ya da sizi seçenleri değil, ‘ulusu’ temsil ediyorsunuz. Bu yüzdendir ki, anayasal ve yasal bazı ayrıcalıklarınız var. Örneğin, yasama bağışıklıklarına (sorumsuzluk ve dokunulmazlık) sahip oluşunuzun nedeni, sizin kişilikleriniz değil, meclisin kendi kendisini ‘koruma’ amacı, prensibidir. Bir vekilin dokunulmazlık zırhına sahip oluşu, parlamentonun dokunulmazlığı, üstünlüğü ve baskı altında kalmadan çalışabilmesi amacını sağlamaya yöneliktir.
Hâl böyleyken, HDP’lilere layık görülen kötü muamele, diğer vekillere ve tabii parlamentonun kişiliğine reva görülmektedir. Bunun, bir partinin vekilinin, diğer bir partinin temsilcisinden hazzedip hazzetmemesiyle, HDP’lileri sevip sevmemekle, takdir edip etmemekle, eylemlerini onaylayıp onaylamamakla bir ilgisi yok.
Son derece basit bir ilkeden söz ediyorum: Bir HDP’li vekilin pervasızca tartaklanması, TBMM’nin tartaklanmasıdır. Ulusun/milletin iradesinin, tartaklanmasıdır. Haliyle yalnızca HDP’lileri değil sizleri de ilgilendirir. Bu kadar basit.
Değerli CHP ve had sayhada İP (İYİ Parti) vekilleri;
olup bitenden, bir vekil olarak rahatsızlık duyuyor musunuz? Duyuyorsanız bunu kamuoyu ile paylaşmayı düşünür müsünüz? Yok eğer duymuyorsanız, ne olduğunda canınız sıkılacak? Sizi rahatsız edecek, rahatınızı kaçıracak bir şey? İçtenlikle soruyorum: Sınırınız, tahammül edemeyeceğiniz herhangi bir muamele var mı?
Muhalefet milletvekilleri, sizler milletvekili misiniz? Yanıtınız ‘evet’ ise, bunu ‘yurttaşa,’ arada bir de olsa kanıtlamak istemez misiniz?
İki video önerisi: Çetin Altan’ın ifadesiyle ‘cici demokrasi’nin en pırıltılı olduğu yerlerden biri olan ABD’de, yalnızca bir iki aklı başında vekilin dahi sistemin sahtekârlıklarını nasıl ifşa edebildiklerini izlemek isterseniz, TM’nin (Temsilciler Meclisi) iki kadın üyesinin, Cortez ve Omar’ın şu konuşmalarını öneririm. Ne yazık ki burada çevirme şansım yok. İngilizce bilenler bilmeyenlere özetlerse sevinirim.