Türk dış politikası hiç bu kadar ayağa düşmemiş, hiç bu kadar aciz bir görüntü çizmemişti. Yörüngesiz, dengesiz, okyanusta bir ceviz kabuğu gibi bir o yana bir bu yana sallanıp duruyor.
Bir gün Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olacağımızı açıklıyoruz, bir sabah AB’nin üyelik sürecini yeniden başlattığımızı ilan ediyoruz.Libya’da “Nato’nun ne işi var” dedikten sonra NATO’ya limanlarımızı açıyoruz.Suriye’de ön almak için iç savaşın fitilini ateşleyerek komşu ülkeyi yangın yerine çevirdikten sonra ABD ve Batı, Esad’ı devirmenin daha maliyetli olacağını görüp balans ayarı yapmasına rağmen biz Esad’ı cihatçı çetelerle birlikte devirme hayalini sürdürdük. Milyonlarca sığınmacıyı başımıza bela ettikten sonra şimdi Esad’la arayı düzeltmek için kırk takla atıyoruz.