Haziran’ın hepimiz için anlamı artık daha farklı. 2013 yılında 31 Mayıs’ı 1 Haziran’a bağlayan gece itibariyle, dünya görüşümüz, hayattan ve siyasetçilerden beklentimiz, geri dönülmez biçimde değişti.
(…) Gezi’den beri Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmadı. ‘Yeni Türkiye’nin işaretini veren asıl Gezi’ydi: Genç, yaşlı, kadın, eşcinsel, Alevi, Kürt, laik, dindar, öğrenci, akademisyen, varoş, kentli, birleşti.
Birbirlerinin farklılıkları değil, ortaklıkları üzerinden birarada yaşamayı öğrendiler. Ele ele tutuşmayı, yere düştüklerinde birbirlerine yardım etmeyi, beraber gülüp ağlamayı, hiçbir maddi ve siyasi çıkar olmadan birarada ‘durmayı’ öğrendiler. Birbirine küfrederek değil, anlamaya çalışarak yaşamanın daha güzel olduğunu keşfettiler.
‘Yeni Türkiye’ işte buydu. Kavga, hukuksuzluk, rant, otoriterlik ve düşmanlık üzerine değil, barışçıl bir Türkiye özlemi…
Türkiye’de milyonların sokağa döküldüğü Gezi direnişi ve devamında hep bir bit yeniği arandı. Fakat bu konuda pek mahir olan devlet bile hiçbir şey bulamadı.