Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Hiç lafı dolandırmadan söyleyelim kim meydanlardan yükselen bu sese kulaklarını tıkarsa kaybeder. Çünkü gençlerin fırsat eşikliğinin ortadan kalktığı, mülakatlarla hayatlarının karartıldığı bu adaletsiz sisteme itirazı var. Çünkü toplumun hemen bütün kesimlerine tepeden bakan, tehdit diliyle kutuplaşmayı derinleştiren iktidara itirazları var. Çünkü sessiz yığınların, en küçük iktidar eleştirisi yapanları ve de anayasal protesto haklarını kullanan insanları ‘ihanet’ parantezi içine alarak kötücülleştiren iktidar uygulamalarına itirazı var.
AK parti iktidarı hem kendisine gönül veren milyonların hem de farklı kesimlerin sesini duymamak için adeta etrafında kale duvarları oluşturmuş bulunuyor. Ne yazık ki kendini hapsettiği bu yankı odasında, kendi sesinden başka bir ses duymuyor, ayrıca duymaya da tahammülü yok.
Kim ne derse desin bu gidişatın sonu hiç hayra alamet değil. Zira iktidar her gün biraz daha sertleştikçe konuşanlar, anayasal protesto hakkını kullananlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, demokrasi ve hukuk kan kaybetmeye devam ediyor.
Anlaşılan o ki AK Parti’de hala var olduğunu sandığımız makul siyasetçiler de bu hikayenin iyi bir sona doğru ilerlemediğini söyleyebilme cesaretini kaybetmişler. Belki de biz onlara fazla bir anlam yükledik ve kendi kendimize boş hayaller kurduk… Şimdi geldiğimiz noktanın özeti şu; AK Parti artık bizim bildiğimiz AK Parti değil, şimdi o koşar adım 1930’ların, 40’ların ‘tek parti’ dönemine doğru ilerliyor. Ve hep birlikte hukukta, özgürlüklerde, ekonomide kaybediyoruz.