Demokratik toplumlarda farklılıkların siyasete yansımasının aracı siyasi partilerdir.
Eğer çoğunluğu temsil eden siyasi partiye karşı, bu farklılıkların ağırlığını koyan ve iktidara alternatif bir muhalif parti olmazsa, farklılıklar parlamento dışı ve hatta yasa dışı yollarla varlıklarını duyurur.
Farklılıklara karşı gösterilen tahammülsüzlük kadar kötü olan bir diğer davranış da, duyduğunu ve okuduğunu yanlış anlayıp, buna karşı asgari mantık, görgü, nezaket ve hatta ahlak kurallarını yok sayan tepkiler göstermektir.
Meslek hayatlarındaki çevrelerinin, akrabalarının, ailelerini oluşturan fertlerin, en yakın arkadaşlarının bile davranış ve düşünce farklılıklarına ömür boyu tahammül eden insanların, okudukları gazetedeki yazarların kendilerinden farklı düşünceleri seslendirmelerine karşı gösterdikleri tahammülsüzlük, kolay anlaşılır bir durum değildir.
Yazıyı Salih Tuna’nın Yeni Şafak’taki yazısında seslendirdiği düşüncelere katıldığımı vurgulayarak noktalıyorum…
“Bu denli kötücül enerjiyi, bu denli şedit yabancılaşmayı Türkiye sürgit kaldıramaz. Acil toplumsal barışa ihtiyaç var. Bu konuda en büyük sorumluluk yine siyasi iktidara düşüyor.”