2’nci Dünya Savaşı’nda Türkiye’de halk arasında “Bitli Çörçil” diye isimlendirilen tipler vardı… Hitler’in orduları Avrupa’yı esir alırken, Londra bombalanır, İngiliz orduları Kuzey Afrika’da da, Uzakdoğu’da da Almanlara ve Japonlara yenilirken, biz Türkler bu savaşa ilişkin haberleri sansürlü gazetelerden ve radyodaki resmi duyurulardan izlerdik.
İşte bu bilgilerle dolu ileri zekâlı bazıları mahalle kahvelerinde “Ben Çörçil’in yerinde olsam öyle yapmaz böyle yapardım” diyerek, kahve cemaatine nutuklar atarlardı. İşte bu tiplere “Bitli Çörçil” denirdi.
Bugün de bunların benzerlerini oldukça fazla görmüyor muyuz?
Bir yandan “Erdoğan ve Davutoğlu Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sürükledi” diyorlar, aynı anda da “Neden askerlerimiz Kobani’deki savaşa katılmıyor” diyerek, erkeklik gösterisi yapıyorlar. Bunların en ileri geri zekâlıları da, Kobani’yi vesile edip Türkiye kentlerini iki gün iki gece kana ve şiddete boğacak çağrılar yapmadılar mı?
Ve bu post-modern Bitli Çörçiller’den bazıları da kendilerini “Siyasetçi”, bazıları da Ortadoğu ve Kürt uzmanı “Siyasi yorumcu” olarak sunmuyorlar mı?
Bu akılsızlar öncelikle “Savaş” nedir bilmiyorlar.
Bereket halkın sağduyusu var ve halkın seçtiği yöneticiler de bilinçli… Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel siyaset ilkesi “Barışı korumak”tır. “Savaşta gençler, barışta yaşlılar ölür” kuramını değiştirip, barışta gençleri öldürmeyi planlayanlara meydan bırakılamaz.