Sorun ‘siyasal tatminsizlik’ olarak özetlenebilirdi. Bu tatminsizliğin rasyonel ve ahlaki boyutlarından bağımsız olarak, CHP tabanı genel olarak sürecin kendileri aleyhine işlediğini, ancak CHP tarafından etkili bir biçimde savunulamadıklarını hissediyorlardı. Hatta CHP seçmeninin, partilerinin zayıflığını bir aşağılanma olarak gördükleri hemen fark ediliyordu. Erdoğan’ın güçlü liderliği tabanı için ne kadar rahatlatıcı ise, Kılıçdaroğlu’nun başarısızlığı o denli aşağılayıcı bir etkendi.
Tabii, ülkedeki beyaz Türklerin son durumu CHP veya Kılıçdaroğlu üzerinden okunmakla anlaşılır olamazdı. Birbirine karşıt konumlandırılan laikçiler ile muhafazakârlar, bir kriz üretecek şekilde denkleme yerleştirilmişlerdi. Bu 250 yıllık modernleşme hikâyesinin tüm anormalliklerinin yarattığı bir dengesizlik durumuydu ve dengeyi bugüne değin muhafazakârların, Kürtlerin vd. haklarına sahip çıkamaması sağlamıştı. Merkeze yürüyüş önünde sonunda başladı ve ertelenmiş çığ üzerimize düştü.
… Hepimizin üzerinde ciddi ciddi düşünmesi gereken konu, CHP’de temsil edilen Beyaz Türklerin muhafazakârları bir düşman değil, bir hasım olarak görmesinin, böylelikle siyasete dönmelerinin nasıl sağlanacağıdır.
Bu manada muhafazakârlara daha fazla yük bindirmek yerine onlara sabır dilemek daha gerçekçi görünüyor.