Türkiye’de, hemen her muhalifin, iktidarın hoşuna gitmeyen ifadelerinin bağlamından koparılarak bambaşka noktalara çekilmesi, tahrif edilmiş ifade üzerinden iktidar medyasının bir linç kampanyası yürütmesi, ardından güvenlik güçlerinin ve yargının harekete geçmesi rutin bir uygulamaya dönüştü.
İronik olan, bu uygulamanın özgürlükçülük ve hukuk reformu söylemlerine paralel olarak sürdürülmesi.
Şimdi, hiçbir muhalif gazeteciyi yanına yaklaştırmayanlar, Olay TV gibi bir kanalın yayınına 1 ay bile tahammül edemeyenler özgürlükçü; başörtüsü yasağının en sert uygulandığı dönemde Kültür Bakanlığı yaparken başörtülü bir gazeteciyi basın toplantısına alıp yanına oturtan Sağlar özgürlük düşmanı, öyle mi?
12 Eylül’ün karanlığı hâlâ ülkenin üzerinde hüküm sürerken, en genç milletvekili olarak girdiği mecliste devlet despotizminin ve her türlü hak ihlalinin üzerine risk alarak cesaretle yürüyen Sağlar özgürlük düşmanı, öyle mi?