Türkiye ile Batı arasında soğuk rüzgârlar esmesinin nedeni, Batı’nın “Eski Türkiye”deki ortaklarıyla çalışmak istemesiydi. Batı, MİT darbesi, Gezi ayaklanması ve 17-25 Aralık darbe girişimi süreçlerinde hep eski Türkiye’den yana tavır aldı.
Batı medyası, 30 Mart Yerel seçimleri, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde “Eski Türkiye” koalisyonunu destekledi.
Fakat tüm bu süreçlerde, Türkiye’nin nasıl ve kimlerce yönetileceğine dair son kararı halk verdi; siyaseti ve toplumu yönlendiren güç merkezleri, bu kritik dönemde milleti etkileme gücünü kaybetti.
1 Kasım, Batı’nın, Türkiye’nin “Milli iradesi”ni tanımak zorunda kaldığı yeni bir dönemi başlattı. Türkiye’nin bir Mısır olmadığını Batı da gördü.
İçeride fetret dönemi kapanınca, Türkiye’nin “Değerli yalnızlığı” da bitti. G-20 zirvesi, siyasi tarihe Türkiye ile Batı ilişkilerinde yeni bir dönemin miladı olarak geçecek özellikleri taşıyor.
Batı, bundan böyle Türkiye ile daha eşitlikçi bir ilişki geliştirmek zorundadır. Türkiye’nin ekonomisi ve demokrasisiyle Batı’dan aşağı kalır bir yanı yok. Batı’nın bu gerçeği geç de olsa kavradığı görülüyor. Fakat içerideki muhalefet eski pozisyonunda ısrarı sürdürüyor.