ENGİN BAŞ
Aslında devlet yetkilileri beraber çalıştığımız yabancı basına bu kadar zorluk ve bürokrasi çıkarmasa Kobani’ye girmek bir saplantı haline gelmeyecek, belki de kente girmeden dönecektim.
Ancak bir takım yetkilendirilmiş ‘kifayetsiz muhteris‘in dünyanın birçok tarafından gelen meslektaşımla kedinin fareyle oynadığı gibi oynadığını görmek insana koyuyor. Hırslanıyorsun, inat yapıyorsun.
Gazeteciler sandığınız gibi ‘ahmak turist’ değil

Fotoğraflar: Engin Baş
Çünkü buraya gelen insanlar dünyanın her tarafında habercilik yapan (ki çoğunlukla Ortadoğu’dan) insanlar. Ve merak buyurmayın ‘sayın önemli devlet yetkilileri’, sizlerin sandığı gibi ‘ahmak turist’ de değiller. Bölgeyi çok iyi biliyor, durumu birçok kaynaktan yakından takip ediyorlar. Kuruluşları onları defaatle uyarıyor, ‘Kobani’ye girerseniz şu şu noktaları geçmeyeceksiniz, şunları şunları yapmayacaksınız, işiniz bitince hemen döneceksiniz’ diye…
Kobani IŞİD’den temizlenmiş ama
Neyse yabancı basına sadece iki yarım gün izin veren yetkililerin durumu ayrı bir yazı konusu. Sonuçta detaylarına burada girmek istemediğim şekilde Kobani’ye ABD’li bir gazeteci ekibiyle girdik.
Girmemizle bölge hakkında duyduğum birçok klişe çöktü. Evet Kobani IŞİD’den temizlenmiş, bu doğru ama güvenlik konusunda 5 kilometre ötedeki çatışmaları duyunca aynı derecede emin olamıyorsunuz. Tıpkı bir IŞİD’li keskin nişancının kente sızıp ölene kadar tek tek önüne geleni vurmayacağından emin olamayacağınız gibi.
Kentten geriye kalan tabii ki yıkıntı ve yığınlar. Caddelerde bozulmamış asfalt, sokaklarda yıkılmamış ev kalmamış.
Ancak zaman zaman gördüğümüz her şeye rağmen normal hayata devam etmeye çalışan az da olsa insanlar, ‘Kobani’de kimse kalmadı’ klişesini yıkıyor. Su, elektrik gibi birçok altyapıdan mahrum bu şehri olduğu gibi kabul edip normal yaşantılarına devam eden insanların dirayetine hayran kalıyorsunuz.
Keskin nişancılara karşı nevresim önlemi
Sokaklarda 100 metrede bir çelik tellerin üzerine boydan boya asılmış yorgan, çarşaf gibi nevresim çeşitlerini görmek mümkün. Önce anlamıyoruz, ancak daha sonra bunun keskin nişancılara karşı geçişlerde ölmemek için alınan hayati bir önlem olduğu ortaya çıkıyor.
Meğerse IŞİD sokak çatışmalarında uzun namlulularla çok sayıda kişiyi öldürmüş. Ölenlerin sivil veya YPG’li olduğuna bakmayan IŞİD’e rağmen geçmek için Bosna savaşında sokaklarda kullanılan basit önlemlerden de faydalanılmış.
ABD füzeleri mi, IŞİD mi daha çok zarar verdi?
Kobani’ye tek zarar IŞID tarafından verilmemiş. ABD bombalarının açtığı büyük delikleri ve sebep olduğu yıkıntıları hemen fark edebiliyorsunuz. ABD akıllı füzelerinin patladığı yerlerin önemli bir ortak özelliği var. Yapı ne olursa olsun binayı dümdüz etmesi ve en az 10 metrelik çukurlar açması.
Birkaç ay önce Mürşitpınar’dan ABD bombardımanını izlerken sadece patlamanın şiddetinden etkilenen bizler şimdi sebep olduğu büyük yıkıntının başında duraksıyoruz. Çevremizdekilere kentte en büyük yıkıma neyin sebep olduğunu soruyoruz, “ABD füzeleri mi, IŞİD mi?” diye… Düşünüyor, net bir cevap veremeyince, “Yarı yarıya” diyorlar.
1 metre ilerlemek için binlerce kurşun atıldı
Kobani aslında Suruç’un farklı bir kopyası gibi. Kente girdiğiniz andan itibaren YPG güçlerinin bulunduğu noktalarda kum torbalarından sığınakları görüyorsunuz. Ancak sokaklarda her 50 metrede bir metallerden oluşan barikatları görmek mümkün.
Barikatlar genelde dükkanların kepenkleri, arabalar ve evlerden bulunup getirilen -artık ne varsa- eşyalardan oluşuyor. Her birinin üzerinde 20 -30 cm aralıklarla kurşun delikleri.
YPG’li Mustafa Ali “Çatışmalar metre metre ilerledi, bazen 1 metre ilerlemek için günlerce beklenildi, binlerce kurşun atıldı” diyor.
Havan mermisi bazen mayından tehlikeli
Yürürken çok dikkatli olmak gerekiyor. Ara sokaklarda bile havan saldırılarından dolayı asfalt kalmamış. Her tarafta karşınıza çıkan çelik parçalarına basmamak için dikkat etmeniz gereken başka şeylere de rastlıyorsunuz. Patlamamış havanlar!
Özellikle caddelerde çok sayıda patlamamış havan topu/mermisi görmek mümkün. Bunların içinde asfalta saplanmış olanlar da var, bir köşeye atılmış boş şişe gibi kaldırım kenarlarında duranlar da. Kentin inşasının konuşulduğu şu günlerde yeniden yapımının ne kadar çok uzmanlık gerektireceğini bu sayede anlıyoruz.
Güvenlik uzmanımız Ted, asfalta saplanmış havan mermilerine yaklaşmamamız için uyarıyor. “Altta kalan bölümün ne durumda olduğunu bilmiyoruz, bazen mayından daha tehlikeli olabilir” uyarısını alınca haliyle birkaç adım geri atıyoruz.
‘Sonsuzluk ve dört ay’ aradaki farkı hesaplayamıyorum
Bir zamanlar IŞİD’in karargahı olan kültür merkezine gidiyoruz. Tiyatro salonu ve kütüphane büyük yer kaplıyor. Okulu andıran üç katlı binaya enteresan şekilde ABD füzesi isabet etmemiş. Bina bölge kimin eline geçse onun karargahı olmuş. Duvarda çok sayıda YPG ve IŞİD yazıları var. İronik biçimde ‘IŞİD sonsuza kadar burada kalacak’ yazısı gözümüze çarpıyor. ‘Sonsuzluk ve dört ay’ aradaki farkı hesaplayamıyorum.
Midemiz bulanarak uzaklaşıyoruz
IŞİD çekilirken mühimmatının bir kısmını bırakmış. Komuta merkezinin bulunduğu kültür merkezinin tiyatro bölümünün girişinde çok sayıda büyük sanayi tipi tüp ve birkaç basit ocak var. Belli ki orayı yemek yapmak için kullanmışlar. Ancak tüplerin hepsini çatışma ortamında yanyana dizmek pek akıllıca olmasa gerek diye düşüncelere dalarken IŞID militanlarının buna pek aldırış etmediği kanaatine varıyorum.
IŞİD militanlarının bazı bölgelerde çıkarken cesetlerini bıraktığını görüyoruz. Savaşın sonuçlarından biri olan ölümle çirkin bir şekilde karşılaşıyoruz. Sadece görsel olarak değil koku olarak da. Bir haftadan fazla süredir sokaklarda kalan cesetlerin yaydığı koku tarif edilmez. Midemiz bulanarak, ağzımızı burnumuzu kapatarak uzaklaşıyoruz o sokaklardan.
Mücadeleyi kazandık ama savaş devam ediyor
YPG güçleri IŞİD’e karşı zafer kazandıklarını düşünse de savaşın devam ettiğinin farkında. “Moralimiz iyi, mücadeleyi kazandık ama savaş devam ediyor… IŞİD’i kuzeyden temizleyene kadar da devam edecek. Kendi topraklarımızı geri alacağız” diyorlar.
YPG’liler köyleri büyük bir hızla alacakları ve Kobani’yi tamamen kurtaracakları görüşünde. Kobani’nin 340-370 arasında köyü olduğu tahmin ediliyor. Bunların iki üç tanesinde çok büyük çarpışmalar olması bekleniyor. ‘Bunlar alınırsa gerisi büyük bir hızla tekrar elimeze geçer’ diyen YPG’lilerin sayısı fazla.
Biz bu konuları YPG’lilerle konuşurken 3-5 km ilerden çatışma sesleri geliyor. Sanki bir tek biz duyuyoruz gibi diğerleri alışmış.
En değerli mühimmat sigara
YPG’lilerin birçoğu Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’ye şükran duyduğunu belirtiyor. Özellikle gönderdiği erzak ve yardımın kendileri için çok hayati öneme sahip olduğunu vurguluyorlar. YPG güçleri arasında da en değerli mühimmatın sigara olduğunu fark ediyoruz.
YPG’ye katılanlar arasında sanıldığı kadar çok olmasa da Türkiye’den gidenler de var. Vanlı Murat’la görüşmemiz kısa sürüyor. Bize ‘patlamayan havanların Konya’da üretildiğiyle ilgili söylentileri’ soruyor. Şaşırıyoruz, şaşırdığımızı görünce bizden umudu kesiyor, yoluna devam ediyor.