
H. AYHAN TİNİN
Sanat da var / Müzik
insanatinart@gmail.com
Paris 1961…
Saint-Michel köprüsünden insanlar aşağı atılıyor. Paris sokaklarında polisler ve Cezayirliler var. Cezayir’de bağımsızlık savaşı var.
Paris 1961…
Dünya nefes alıyor, Paris nefes veriyor. Bir yanda gösteriler, öte yanda Sartre ve diğerleri, bağımsızlığın haklılığını konuşuyor.
Dünya nefes alıyor, Paris nefes veriyor. Kafelerde dünyanın her yerinden gelmiş insanlar savaştan, sanattan, politikadan aştan ve müzikten konuşuyor…
Dünyanın bütün entelektüellerini Paris’e çeken, bu olağandışı atmosferdi 50’li, 60’lı yıllarda…
İzmirli, yetimhanede yetişmiş bir çocuk, bu yıllarda kadife sesiyle, sonraki zamanlarda dünyanın diline dolanacak o şarkıyı söylüyordu “Brigitte Bardot, Bardot…”
Seine nehrinde insan ölüleri yüzüyordu. Ekim yağmurları başlamıştı. Yves Montand ve Ingrid Bergman bir Françoise Sagan filminin afişindeydi… “Goodbye Again.”
Kafelerde hep o şarkı çalıyordu. Brigitte Bardot Fransa’da özgürlük, eşitlik ve adaletin yüzü Marianne olmaya hazırlanıyordu.
Ve hayatı boyunca kendini “Ben İzmir’i Dario” diye tanıtan bir adam, kadife sesiyle söylüyordu. “Jezebel” diyordu, “Adieu Lisbonne” diyordu, “Brigette Bardot, Bardot” diyordu, Paris’i ve dünyayı sarsıyordu.
Bugün Dario’nun doğum günü. Bugün, İzmir’de avukat yazıhanelerinde getir götür işleri yaparken kendi kendine Fransızca ve gitar çalmayı öğrenen, günün birinde “Ver elini Paris” diye şansını denemek için dünyaya giden, fakat Türk pasaportunu asla değiştirmeyen, Dario Moreno’nun 100’üncü yaşı.
Asıl adıyla, David Arugete Moreno’nun İzmir doğumlu olduğu da Aydın doğumlu olduğu da söylenir. Ancak nüfus kaydı İzmir’dedir. Bugün kendi adıyla anılan sokakta, Paris’e gidinceye kadar annesiyle birlikte yaşamıştır.
Zenginlik ve refah içinde geçen, eğlenceli zamanlar değildir çocukluğu… Kaza kurşunuyla ölen istasyon görevlisi babasından sonra, yetimhane yolu görünmüştür Dario’ya…
Annesi Madam Roza’nın ciddi geçim sıkıntısı vardır çünkü… Bir yandan çalışır bir yandan da hayata tutunmaya gayret eder, bu şişman ve sevimli çocuk… Gitarla dostluk kurar. Şarkılar, notalar hayatın zorluklarını karşılamanın bir yolu olur. Sonra yavaş yavaş dost meclisleri, derken İzmir’de Marmara Gazinosu, Akhisar Orduevi’nde askerlik yaparken sahne alıp şarkılar söylenen zamanlar ve İzmir Palas’da sahneye çıkmasıyla, artık ünü İzmir’i de aşmaya başlayan bir sanatçı olmuştur.
Sonra İstanbul ve Ankara teklifleri… Hatta Ankara’da kaldığı otelde oda arkadaşı Orhan Veli’dir. Ne garip yazgıdır ki o odada başlayan dostlukları, hayatlarının benzer bir şekilde son bulacağı, ortak bir kaderle bağlar onları…
Dario kararını verir. Paris’e gidecektir. O yılların Paris’i sanatın şehridir. Herkesin hayalidir. Kimi Nazım’ı kurtarma kampanyası için, kimi şiirlerine yeni bir soluk bulmak, dünya edebiyatını takip etmek, bazıları tuvaline yeni renkler bulmak için oradadır. Sonuçta Paris’tir hedef ve en hareketli yıllarıdır Paris sokaklarının…
Dario’nun kaderi bir kez daha yeniden başlamaktır. Ama o alışkındır sıfırdan başlamaya ve yaşama gülümseyerek bakmaya… İlk yıllar yine çok zor, yine o bildiği yoksunluk ve yoksulluk içinde geçer. Fakat bu İzmirli sempatik adam, kendini orada da sevdirmeye başlamıştır. Kalipso’lardan, Latin ezgilerine çalar ve söyler.
1955 yılında altı ay liste başı kalan “Adieu Lisbonne” ile kaderi tamamen değişmiştir.
Asansör sokağının esmer ve yoksul çocuğu, dünya starı Brigitte Bardot’nun kankasıdır artık. Ve 1961 yılında Bardot’nun ününe ün katan, onun adına olan şarkısını besteler. Böylelikle her yıl aylarca dünya turnesi yapan, yeni albümleri için Brezilya’daki çiftliğinde zaman geçiren, Paris’te dillere destan bir çatı katında yaşayan, uluslararası bir sanatçıdır bundan sonra…
Fakat Türk olmaktan, İzmirli olmaktan asla vazgeçmez.
Yalnızca şarkı söylemez. Filmlerde oynar. Jaques Brel’in “Mançalı Adam” müzikalinde Sanço’dur tiyatro sahnesinde… Ve öldüğü gün müzikal yine sahnelerdedir. Türk bayrağı çekilir sahneye…
En şöhretli yıllarında Paris’te düzenlenen bir festivalde birincilik alır. Ödül töreninde Fransız bayrağı çekilir. Kabul etmez. Göğsünden bir Türk bayrağı çıkartarak törene katılır. “Ben Türk’üm. İzmirli Dario’yum” der. Asla Türk pasaportunu değiştirmez.
Böyle bir vatan sevgisiyle yanıp tutuşan, her fırsatta vatanına ve arkadaşlarına dönen bu güzel insan yine İstanbul’da olduğu bir gün, ‘Türk Gecesi’ için Paris’e gitmek üzere havalimanına gelir. Geç kalmıştır. Uçağa binmek için görevlilerle tartışırken yüksek tansiyonu nedeniyle yere düşer. Tıpkı Ankara yıllarından oda arkadaşı Orhan Veli’nin belediye çukuruna düşmesi gibi… Orada son bulur, film gibi, masal gibi bir hayat…
Biz Dario’yu kaybederiz, fakat şarkılar halâ onu söyler, unutmaz. Bir kez daha Adieu Dario!
İzmirtube ve İzmir belediyesinin tüm online platformunda usta sanatçılar Fatih Erkoç ve Kürşat Başar, 3 Nisan’da ‘Dario Moreno 100 yaşında’ etkinliğini gerçekleştirecek. Ekran başında olmak doğru bir tercih olacaktır.