İSKENDER SAVAŞIR
İştar Gözaydın genel kamuoyunda 1993 yılında yayınlanan ‘Müslüman Toplum, ‘Laik’ Devlet : Türkiye’de Diyanet İsleri Başkanlığı’ kitabıyla tanındı. Diyanet İşleri’ne ilgisi o günden beri süren Gözaydın, kurumun zaman içerdiği geçirdiği evrimi, değişen politikalara bağlı olarak değiş(tir)ilen yapısı üzerine yaptığı çalışmaları 2009 yılında yayınlanan ‘Diyanet : Türkiye’de Dinin Tanzimi’ kitabında yayınladı. Bütün bu süreç boyunca Gözaydın, kurumla da ilişki halinde kalarak, ‘Bizim Diyanetimiz iyidir’ ya da ‘Diyanet kaldırılsın’ gibi kestirme sloganlara kapılmadan, ‘Kamu hizmeti nedir?’, ‘Herhangi bir faaliyetin kamu hizmeti sayılabilmesi ve dolayısıyla Diyanet İşleri’nin sorumluluk alanına girebilmesi için hangi vasıflara sahip olması gerekir?’, ‘Diyanet İşleri’ne nasıl daha temsili, daha kuşatıcı bir kimlik kazandırılabilir?’ gibi soruların aydınlatılması uğruna aktif tartışmalara girişti. Zaman zaman danışmanlık verdi, çeşitli çalıştaylara katıldı (örneğin, 2009 yılındaki Alevi Çalıştayı).
Ancak Diyanet, İştar Gözaydın’ın din-devlet ilişkilerini incelerken yöneldiği konulardan yalnızca biriydi. Bu çerçevede üzerine yayın yaptığı, bildiriler sunduğu çeşitli konular arasında, ‘yumuşak bir güç’ olarak İslamiyet’in Türkiye dış politikasında oynadığı ve oynayabileceği rol, bir İslam alimi olarak Ahmet Davudoğlu, din, inanç ve inançsızlık özgürlükleri, toplumsal cinsiyet rolleri ve kadın-erkek ilişkilerinin şekillenmesinde dinin rolü gibi temalar sayılabilir. Başka birçok temanın yanısıra bunlar, Gözaydın’ın çeşitli yayın ve tebliğlerine yansımış konular.
Ayrıca son yıllardaki okuma ve derslerinde, Osmanlı dış politikasının Unitarian Kilise’nin oluşumundaki rolüne, İbn-i Arabi’nin zihniyet dünyasına ve vecd hallerinin ve genel olarak dinsel diye anılabilecek zihin durumlarının sinir sistemindeki temsillerine kadar uzanan alanlarda dinin toplumsal hayattaki rolü üzerine kavrayışımızı zenginleştirmek uğruna araştırma yapıyordu.
Kötü niyetlerinden emin olmak için yeterince gerekçemiz olan bazı odaklar, son günlerde, İştar Gözaydın’ın bir ‘FETÖ üyesi’, ‘destekçisi’ gibi göstermeye çalışan yayınlarda bulunuyor. Gözaydın’ın Fettullah Gülen hareketine ilgisi yukarda ana hatlarını çizmeye çalıştığım bağlam içinde yer alıyordu.
Ayrıca İştar Gözaydın’ın hukukla ilişkisi, yalnızca entelektüel ve akademik bir ilişki değildir. Bir yurttaş olarak hukuk devletine bağlılığın ilk kamusal ifadelerinden biri 1990’lı yıllarda Açık Radyo’da yaptığı ‘Haklarımız’ adlı programdı; kendisi bu programdan ötürü, 1997’de Sedat Simavi Medya Performansı ödülüne layık görülmüştü.
Son dört yıldır da, kendisi yine Açık Radyo’da J. S. Bach’ın bütün eserlerini, hayatı ve içinde yaşadığı dönemle ilişkilendirerek dinletmekteydi.
Ne örgüt üyeliği, ne darbe tezgahçılığı yahu…!?
Prof. Gözaydın da gözaltına alındı
Prof. Gözaydın açığa alındı: Gerekçe darbe ve idam karşıtı paylaşımlar, Diken yazıları