Atatürk, 19 Mayıs’ı Türk gençliğine armağan ederek, gençliğe olan güveninin ve ülkenin geleceğini onlara emanet etti.
Peki bugün ülkenin geleceğinin emanet edildiği gençler hangi sorunlarla mücadele ediyor?
Eğitimde eşitlik istiyorlar, mezun olduktan sonra iş bulabilmek istiyorlar, fırsat eşitsizliklerinin ortadan kaldırılmasını, liyakatin esas olmasını istiyorlar.
Memleketlerinde değer görmek istiyorlar.
Depresyondalar, kimlik arayışları var, aidiyet hissetmiyorlar.
Kendi istedikleri yaşamı kuramıyorlar, akranları Batı’da her gün bir keşfe imza atarken, onlar milli eğitim sisteminin garip uygulamalarına maruz kalmak istemiyorlar.
Yalnızlar, uyuşturucu bağımlılığının tuzağına düşen genç sayısı hiç az değil.
Tıpkı hayatını idame ettirebilmek için sanal bahse hesap kiralayanlar gibi, suça bulaşanlar çok.
Hele kadınsa dünyanın çok gerisinde bir ayrımcılığa maruz kalıyorlar.
Yurt bulamıyorlar…
Kahve içecek, sinemaya gidecek, arkadaşlarıyla buluşabilecek kadar bile maddi imkanları yok.
DİSK-Ar’ın son araştırmasına göre 2025 yılının 1. çeyreğinde gençlerde geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 37,5 olarak açıklandı.
Bu oran, genç kadınlarda yüzde 46,9’a kadar yükseliyor.
Ne eğitimde, ne istihdamda olan gençlerin oranı Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada yer alıyor.
Her dört gençten biri ne eğitimde ne de istihdamda…
Okuyor, mühendis oluyor mesela, ancak asgari ücret seviyesinde ancak iş bulabiliyor. O da bulabilirse…
AKP’nin iktidara geldiği 2002 üçüncü çeyreğinden bu yana gençlerde geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 26’dan yüzde 37,5’a çıkmış.
Hakkını, hukukunu korumak için anayasal hakkı olan protestolara katıldıkları için hâlâ hapiste olan gençler var. Üstelik ‘demokrasi ve insan hakları’ herkesin diline pelesenk olmuşken…
Araştırmalar, 18-35 yaş aralığındaki gençlerin, Avrupa ülkeleri ve Kanada’yı yaşamak için tercih ettiklerini söylüyor. Tek sebep ekonomi değil.
Özgürlük arayışı, ifade hakkı, daha güvenli bir yaşam ve sosyal hakların yeterliliği gibi faktörler de gitme isteğini çok besliyor.
Hani ‘gençler geleceğimizdir’ diyenler, afili cümleler kuranlar…
Hangi aklı başında yönetim geleceğine bu kadar hoyrat davranabilir?
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün gençlere bu kadar önem vermesinin ve onlara bir bayram hediye etmesinin sebebi vardı. Bu sadece gençlerle ilgili bir sevgi değil, aynı zamanda doğru bir gelecek inşasıydı. Hiçbir konuda anlamadığımız gibi, bu konuda da anlamadık Atatürk’ü.
Benim gencim, onların genci diye, kindar-dindar gibi tanımlamalarla endişeli bir gençlik yaratıldı.
Kindar ve dindar bir nesil yaratılamadı belki ama bir umutsuzlar ordusu oluşturuldu.
Herkesin şapkasını önüne alıp düşünmesi lazım. Unutmayalım, gençlik yoksa gelecek de yok.
İyi bayramlar…