AKP iktidarı da kendinden önceki iktidarların yolundan gitti. İktidarının tehlikeye girmesi karşısında devlet şiddetinin envai türlüsünü kullanmakta sakınca görmediğini, yenilgiye uğradığı ilk seçim olan 7 Haziran 2015 seçiminin sonrasında gördük.
Reyhanlı, Antep, Suruç, 10 Ekim Katliamı ile birlikte Kürt ilerinde girilen sokak savaşlarıyla iktidar 5 ayda oylarını 9 puan artırdı!
Ancak, son birkaç yılda, özellikle yerel seçimler sonrasındaki gelişmeler açıkça gösteriyor ki, 7 Haziran seçimi sonrasında yapılan doping bir zamandan beri etkisini kaybetmiş görünüyor.
Bütün kamuoyu araştırmaları, normal koşullarda yapılacak bir seçimi AKP ve Cumhur İttifakının kazanmayacağını göstermektedir.
Bu yüzden de Erdoğan-Bahçeli liderliğindeki Cumhur İttifakı, henüz tarihi belli olmasa da yapılacak ilk seçimi kazanmak için anayasa, yasa, hukuk, adalet, teamül, meşruiyet… gibi hiçbir kural ve kaideye bağlı kalmayacağını, tersine iktidarda kalmak için her yolu mübah gören bir yola gireceğini her vesile ile göstermektedir.
Bahçeli’nin “bölücü kebaçılar”ı keşfetmesi ya da Erdoğan’ın muhalefeti hedef alarak “Ülke yönetimine talip olmaktan vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını hatırlatmak istiyoruz” diyerek yaptığı akla ziyan açıklamalar sadece akılcı bir çizgiden yapılacak açıklamalarla tek adam rejiminin sözcülerini aklıselime davet etme ötesinde, kasıtlı olarak “At izinin it izine karıştırılması”, siyasi ortamın belirsizliğe sürüklenmesi üstünden yapılacak her müdahaleyi “meşrulaştıran” bir ortam oluşturmanın adımı olarak anlamlanmaktadır.