Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Müteveffa Papa’nın bizim tanıdığımız din ve devlet büyüklerinden tek farkı sanata ve edebiyata düşkünlüğü değil tabii. Söz gelimi, Papa Francis’in öldüğünde kişisel servetinin yaklaşık 100 dolar olduğunun açıklanması da ilginç geldi bize. Francis yıllık 340.000 Euro (ayda 32.000 dolar) tutarındaki maaşını da hiç almamış, bu para hayır kurumlarına gönderilmiş. Bu çerçevede, Cizvit yemininin de gereği olarak, seleflerinden farklı bir yol tutturmuş. Mütevazı bir otomobili (Fiat 500) makam aracı olarak kullandığı, Vatikan’a ait bir misafir evindeki alelade bir odada yaşadığı, sıradan bir hayat sürdüğü biliniyor.
Buna karşılık, bizde Diyanet İşleri Başkanı’nın makam aracı tartışılıyor mesela… Diyanet Reisimiz elbette Papa’nın mevkidaşı değil ama o da bir dini önder sayılır. En azından dini konularda son sözü söyleme yetkisine sahip gibi davrandığına göre din adamlarından beklenecek yaşayış ve davranış modellerine ters düşmemesi gerekir. Ama ne yazık ki bunu görmüyoruz. Daha doğrusu, söz konusu makamın temsili hususunda son dönemlerde ve özellikle şimdiki Başkan’la beraber birçok şeyin değiştiğini görüyoruz.
Ancak Diyanet İşleri Başkanı’nın Audileri, Mercedesleri, aile yakınlarının kurum imkanlarından faydalanması gibi konulardaki iddialar ve tartışmalar bugünkü başkanın kişisel tercih ve tasarrufları olarak görülürse haksızlık olur. Bugünkü iklimin gereği bütün bunlar. İçinde bulunulan atmosferin zorunlu kıldığı davranış kalıpları bunlar.