Hrant’ın Arkadaşları insiyatifinden Bülent Aydın, “Bütün sorumlular yargı önüne çıkmadan bu dava bitmeyecek” dedi.
Ölüm yıldönümüne iki gün kala Evrensel’den Cansu Pişkin, Aydın’la davada gelinen noktayı konuştu.
Yıllar sonra….
Aydın, 20 Nisan 2007’de davanın yalnızca tetikçilerin yargılanmasıyla başladığını söylüyor. “Dokuz yıl önce başlayan ilk duruşmalardan beri bu cinayette ihmali ve katkısı olan kamu görevlilerinin de yargılanmalarını istedik. Duruşma öncesi yaptığımız adalet nöbetlerinde bu kişilerin isimlerini saydık. Hepsi değil ama çoğu, yıllar sonra bu dava içerisinde yargılanıyor.”
Aydın, 17 Ocak 2012’de ‘skandal bir kararla’ davanın sona erdiğini, hatta bazı tutukluların tahliye edildiğini, sonrasında ise bu kararın bozulduğunu ve 16 Eylül 2013’te tetikçilerin yeniden yargılanmaya başladığını aktarıyor.
19 Nisan 2016’da cinayette sorumluluğu bulunan kamu görevlileri yargılanmaya başlamıştı.
Aydın’ın bu konudaki görüşleri şöyle: “Dava daha gerçek bir dava haline geldi. Dönemin İstanbul ve Trabzon emniyet müdürleri, istihbarat başkanları, istihbarat görevlileri, istihbarat daire başkanları ve mülkiye müfettişleri sanık. Cinayetten neredeyse bir yıl önce Dink’in öldürüleceği bilgisine sahip olmalarına rağmen engellemedikleri, koruma önlemi aldırmadıkları, bazı bilgileri gizledikleri, cinayetten sonra suçu örtmek için bazı evrakların kaybedildiği, bazısının değiştirildiği suçlamalarıyla yargılanıyorlar.”
Bir ‘milli mutabakat cinayeti’
Aydın, Dink cinayetinin jandarma ayağı için ise Trabzon ve İstanbul jandarmasından bazı görevlilerin cinayette sorumlu olduğuna dair bulgu ve görüntülerin yıllardır bilindiğini, ancak bunların 15 Temmuz sonrası ortaya çıkarıldığını söylüyor. Aydın’a göre, cinayetle alakalı jandarma personelinin yargılanması dava üzerindeki ‘karanlık perde’nin biraz daha aralanmasını sağlayacak.
Ancak Aydın, cinayetin tamamen ‘FETÖ’ye yıkılmaması gerektiğini, bunun bir ‘milli mutabakat cinayeti’ olduğunu söylüyor.
Dönemin cumhurbaşkanı tarafından atanan ve şu anda ‘FETÖ’ soruşturması kapsamında tutuklu bulunan eski mülkiye müfettişi Şükrü Yıldız ve Dink cinayetini Yıldız’la beraber araştıran Mehmet Özkılınç, araştırmaları sırasında pek çok zorlukla karşılaştıklarını söylemişler. Aydın’ın aktardığına göre, iki müfettiş savunmalarında, Trabzon jandarmasıyla birlikte inceleme yapmak istediklerini, ancak her aşamada engellendiklerini, kimsenin bilgi vermediğini söylüyor.
Aydın, Dink cinayetini gerçekleştiren tetikçilerin örgütlendiği Pelitli Mahallesi’nde ‘Bir takım kişiler size soru sorarsa onlarla görüşmeyin’ anonslarının basına yansıdığını hatırlatıyor. Aydın’ın aktardığına göre, jandarma görevlilerinin bazılarının birbirine düşmesiyle bazı şeyler ortaya çıkıyor.
‘Öldürüleceği bilinmesine rağmen korunmadı’
Aydın, Dink’in öldürüleceğinin bilinmesine rağmen kimsenin onu korumadığını söylüyor: “Dink’in Trabzon’da örgütlenen bir çete tarafından kesin olarak öldürüleceğine dair istihbarat bilgisinin neredeyse bir yıl önceden İstanbul emniyetine ve istihbarat daire başkanlığına rapor edildiği anlaşıldı. Hem jandarma hem de emniyet istihbaratı tarafından baştan beri takip edilen tetikçilerin hazırlıklarının çeşitli devlet kademelerinin bilgisi dahilinde olduğu duruşmalarda yapılan savunmalarda anlaşıldı. Buna rağmen Dink’i korumak için başta İstanbul emniyeti olmak üzere kimsenin parmağını kıpırdatmadığı bir cinayetle yüz yüzeyiz. Üstelik Dink, 2004’ten beri ciddi tehdit ve linç girişimiyle yüz yüzeydi. Trabzon’daki çete daha önce çeşitli suçlara karışmış ve hatta aralarından birinin suçu örtülerek istihbarat elemanı yapılmıştı.”
Aydın, cinayetin işlendiği dönemde Trabzon emniyet müdürlüğü yapan Ramazan Akyürek’in, dönemin İstanbul emniyet müdürü Celalettin Cerrah’ın, kendisine cinayeti haber veren evrakı yok etmesini söylediğini ve “Yoksa hepimiz yanarız” dediğini aktarıyor. Akyürek, Cerrah ile yaptığı tartışmayı içişleri bakanı, müsteşar, emniyet genel müdürü ve dönemin başbakanına aktarmış. Aydın, “Bunun önemi şu. Sadece bu davada yargılanan kişiler arasında değil hemen hemen devletin tüm kademelerinde de cinayetle ilgili gelişmeler biliniyor ve bilinmesine rağmen bir şey yapılmamış” diyor.
Geçtiğimiz duruşmada savunma yapan Yıldız, “Cinayeti araştırdığı İstanbul emniyetinde bir kısım evrakların değiştirildiğini ve evrak üretildiğini” söylemiş. Cerrah da savunmasında Dink’in öldürüleceğine dair raporu görmediğini belirtmiş.
‘Zaten tehdit ediliyordu’
Aydın, “Dink cinayet öncesindeki süreçten itibaren zaten tehdit ediliyor. Irkçı gruplar Agos’un önüne kadar gelerek tehditler savuruyor. Dink’in 301. maddeden yargılanması sürecinde Şişli’deki mahkeme salonunda ona ve yakınlarına yönelik saldırıya varan girişimler var. Bütün bunlar İstanbul’da oluyor. Basına da yansıyor. Dink’in kendisi de nasıl bir tertip ve tehditle yüz yüze olduğunu defalarca yazdı. Cerrah’ın bu gelişmelerden haberdar olmaması mümkün değil. Bütün bunlara rağmen cinayeti engellemek için hiçbir şey yapılmaması kamu görevlilerinin yargılandığı davanın ana konusu” diyor.
Aydın, bir duruşmada mahkeme başkanının Cerrah’a, “En azından Dink’i bir toplantıya çağırıp durumun ciddiyetini kendisine söyleseydiniz belki kendini korumaya çalışırdı” dediğini, Cerrah ve diğer sanıklarınsa bu ihmallere karşı uzun uzun istihbarat prosedürleri, emniyet yönetmelikleri, koruma prensipleri gibi bürokratik aşamaları dile getirerek kendilerini savunduklarını söylüyor.
‘Bütün sorumlular yargı önüne çıkmadan bu dava bitmeyecek’

Fotoğraf: DHA
Aydın, davanın geleceğiyle ilgili şunları söylüyor: “Dokuz yıldır bu dava sürüyor ve hâlâ bu davanın neresindeyiz onu söylemek zor. Ortam sonuç almaya yönelik sağlıklı bir yargı sürecine dair umut beslemeyi zorlaştırıyor. Hrant’ın Arkadaşları olarak biz bu davayı sonuna kadar takip etmeye devam edeceğiz. Dink’i öldüren tetikçilerden, cinayeti planlayanlara, katillerle iş birliği yapan, cinayeti önleyebilecekken parmağını bile kıpırdatmayan kamu görevlilerine ve bütün bu süreçte sorumlulukları olan bürokratlara, siyasetçilere kadar bütün sorumlular yargı önüne çıkmadan bu dava bitmeyecek. 19 Ocak Perşembe günü saat 14.30’da Osmanbey’de Agos gazetesinin önünde, vurulduğu yerde Hrant Dink’i anacağız. 10 yıl oldu Hrant yok. Onu çok özlüyoruz.”
Dink davasında yargılanan Yılmazer: Her şeyi Erdoğan’ın talimatıyla yaptım