HDP, bu ülkede “Lozan anlaşmasında bile azınlık sayılmayan” bir azınlığın, eşit haklar elde etmek için başvurduğu siyasal yolun partisidir.
HDP, siyasi çözümü sağlamak üzere kuruldu.
7 Haziran’da HDP’nin 80 milletvekili ile Meclis’e girmesi, hükümete katılabilecek güce erişmesi, barışçıların elini daha da güçlendirdi.
İşte tam bu sırada, Bahçeli, ortaya çıktı. (…) tam bir diktatör gibi tek başına birbiri ardına kararlarını açıklamaya başladı. Hepsinin ortak bir özelliği vardı. “Uyuşmazlık..”
Oysa, 7 Haziran’da hiçbir partiye tek başına iktidar olma ve istediğini yapma gücünü vermeyen milletin, tartışılmaz tek kararı vardı. “Uzlaşın!.”
Bahçeli’nin de tek kararı vardı.. “Ben uzlaşmam!.”
Şimdi tam bu noktada Bay Bahçeli’ye bir sorum var?.
Şimdi siz “Çözüm süreci dursun” diyorsunuz.
HDP’yi parti olarak yok sayabilir, içinde HDP olan hiçbir siyasal eylemi, HDP’ye dayanan hiçbir uzlaşmayı kabul etmeyebilirsiniz.
Ama lütfen söyleyin..
PKK terörünü durdurmak, Kandil’i bir silahlı güç karargahı olmaktan çıkarmak için “Sizin” öneriniz nedir?.
Bugüne dek her şeye “Olmaz” diye bağırmayı siyaset sandınız.
Siyasal partiler demokrasinin temelidir. İnkâr ettiniz.
Diyalogu sürdürmek demokrasinin olmazsa olmazıdır. Sürdürme bir yana, başlamayı bile kabul etmediniz..
Peki.. Tamam..
Ama her şeye “Hayır” diyenin bir “Evet”i olmalı, Bay Bahçeli..
Sizin “Evet”iniz nedir?. Nasıl bir çözüm düşünce ve vaadiniz var?.
Ya da..
Var mı?.