Şengör’ünki, özerk bir zihin değil, tam tersine militarizmin buyruğunda faşizan bir zihindir. Bu, bir! Bilim adamı olarak değil, ama ‘entelektüel’lik statüsü yaftasını Devlet’in resmî ideolojisinden alan bir kimliktir! Bu, iki!
Şengör, işte bu noktada tam da Sartre’ın ‘egemen ideolojilerin entelektüelleri, ancak bilgi teknisyenleri ve “üstyapının küçük memurları” [bu, Gramsci’nin kavramsallaştırmasıdır!] olarak tanımak ister’ sözünü doğrulayan bir konumdadır. Kemalizm, Şengör’ü ‘bilgi teknisyeni’ yani bilim adamı ve ‘üstyapının küçük memuru’, yani organik aydın olarak tanımaktadır ve elbette Şengör’ün buna hiç ama hiç itirazı yoktur!
Entelektüel, özerk zihnin yanısıra ve onun bir içermesi olarak kritik akılla analitik akılyürütmeler yapabilen bir kimliktir.
‘Dışkı yedirme’ meselesinde Şengör’ün tavrında, kritik aklı ve elbette analitik akılyürütmeyi görebilmek mümkün olamıyor! ‘Dışkı yedirme’yi, kurnazca ama maalesef akıllıca değil, ‘dışkı yeme’ye dönüştürüp, gecenin o geç saatlerinde milleti ‘uyutmaya’ çalışıyor! Her anlamda ‘Uyutuyor’ da!