Şu tabloya bir bakın şimdi: HDP barajı aşmadığı takdirde, kuvvetle muhtemel 330’dan fazla sandalye kazanarak mecliste şimdiye kadar hiç olmadığı kadar büyük bir yetki alan Ak Parti hükümeti, çözümü nihayete ulaştırmak ve sonunda 2007’den beri uğraştığı yeni anayasayı yapmak dururken bölgede savaşa girişecek! Böylesi bir iddianın akılla ve mantıkla temellendirilebilecek bir tarafı yoktur.
(…) Kaldı ki, çözüm sürecinin silahlı tarafındaki iki ana aktör olan Öcalan ve Kandil’in, HDP’nin mecliste olmamasından ötürü rahatsız olacağı ihtimali oldukça düşüktür. Zira mecliste olmayan bir HDP, bu iki ana aktörü daha fazla ön plana ve muhatap seviyesine çıkaracaktır. Yeni anayasayı tek başına referanduma götürme yetkisi olan Ak Parti’yle, büyük ihtimalle daha müzakere esaslı bir strateji yürütmeye çalışacaklardır.
İşin doğrusu, çözüm sürecinin çökme ihtimali, Ak Parti’nin meclis aritmetiğinde zayıf kalması durumunda geçerli olabilir. Zira güçsüz Ak Parti, ne çözüm süreci ne de yeni anayasa konusunda eskisi kadar aktif rol üstlenebilecektir. Hele ki MHP ile yapılmak durumunda kalınan bir koalisyon süreci doğarsa, işte o zaman sözünü bile edeceğimiz bir süreç kalır mı, pek emin değilim.