H. AYHAN TİNİN
Sanat da var / Tiyatro
‘Yine bir beyaz yakalı hikayesi mi?’ deme!
‘Hikayesinde Senden Bahsetti’ beyaz yakalı olduğu masalına inanan saf mavi yakalıların, kendileriyle yüzleşme cesaretini sorguluyor.
Kumbaracı50’de prömiyer akşamında, anlamlı bir oyun seyrettik.
Oyunun tanıtım kitapçığında “…Çok önemli biri olmak zorundasın. Eğer önemli biri olmazsan hayat seni bir istatistiğe dönüştürür. Dağıtılan kararsızlardan biri olursun…” diye yazıyor.
Kurumsal bir yaşamın bireysel hikayesinin anlatıldığı oyun, şehirli küçük burjuva hayatını büyüteç altına alıyor.
Cep telefonları, bilgisayarları ve kullandıkları araçlar ‘kendilerini adadıkları’ kurumları tarafından verilen. Senede bir/iki kez ‘performans’ dayağı yiyen… Kendilerine emanet verilen arabalar düz vitesten otomatiğe, otomatikten de hibrite evrildiği zaman meydan savaşı kazanmışçasına sevinen, patronun ailesiyle yakın akrabaymış ya da gizli bir tarikatın üyeleriymiş gibi şirketinden ‘biz, biz’ diye bahsederken kendileriyle ‘el sıkışılınca’ bu kez ‘kıymet bilmeyenler’ oluveren kurumlarının tarihine, kendi bireysel tarihlerini ekleyen bir kuşak onlar…
Yazar İlkay Yıldız, kaleme aldığı tek kişilik metinde zarif bir biçimde “Farkında mısınız?” diye soruyor bu kuşağa… Oyundaki karakter Ayşe Parla’ya Gizem Aldemir sahnede hayat veriyor. Ayşegül Bahtiyaroğlu Tekin yönetmiş oyunu; böylelikle İstanbul’un yeni tiyatrosu Of Of İstanbul perdelerini açmış oldu. Ömürleri uzun, alkışları bol olsun…
Sezon başında bütün yaz kulağıma gelenlerden yola çıkarak, çok tiyatro, çok oyun, çok fazla genç oyuncunun bizi beklediği bir tiyatro mevsimi geliyor diye yazmıştım. Of Of İstanbul bunun ilk örneklerinden…
Yeni bir tiyatro olmalarının hak ettiği bütün hoşgörüye rağmen oyunun ve yapının uzun soluklu olması adına birkaç konuyu dile getirmekte yarar var.
Oyunun metni kara mizah ve ironi içeren bir dile sahip. Kimi zaman Nietzsche’nin creative destruction’ından izler taşıyor. Göstermeci tiyatro için son derece uygun bir yapısı var. Ancak oyuncunun yorumunun da buna uygun olmasına ihtiyaç var. Gizem Aldemir, Meyerhold’un biyomekanik oyunluğundan izlere ihtiyaç duyulan bu yorumu sahnede çoğu zaman yakaladı, zaman zamansa kaybetti. İronik yapı ve duygu geçişlerini daha sürdürülebilir biçimde, oyunun başından sonuna seyirciye ileten bir yorumu koruması iyi olacaktır. Bu yorumunu üst düzey kullandığı bölümlerde reaksiyonlarını hemen, hak ettiği biçimde aldı. Oyun oturdukça bu meselenin daha iyi çözümleneceğini düşünüyoruz.
Yine aynı tarzın ihtiyaç duyduğu yalın ve sade dekorun; sahnede işlevini kaybetme tehlikesinin de varlığını koruduğunu ifade etmekte yarar var. Belki ışık ve dekorda kullanılan renklerde yapılacak bir yeniden gözden geçirme, bu işlevsel/metne ve oyunculuğa daha güçlü bir katkı sağlayacaktır.
Bütün bunları yazmaktaki meramımız iyi bir metinle yola çıkan bu tiyatronun kalıcı olarak tiyatro sevdalıları ile buluşabilmesi…
İlk oyunun heyecanı filan derken bahsettiklerimin hoşgörüyü hak ettiğini düşünerek ‘Hikayesinde Senden Bahsetti’ oyununu sezon ortasında bir kez daha izlemek istiyorum.
Çünkü aynı zamanda kendi seyircisini de yaratacak bir oyun olduğu inancındayım.
O seyirci ki bu ülkenin 80’lerin sonlarında, 90’ların başlarında doğmuş bahtsız çocukları… Onlar çok çalışırlarsa, çok olacaklarına inandılar! Ancak bir sorun vardı; ne olacakları zihinlerinde tam net değildi. Zengin mi olacaklardı, başarılı mı? Her ikisi birden mi? Yoksa çok ünlü mü olacaklardı?
Başarının göstergesi neydi? Para mı? Arkasındaki güç neydi çok çalışmak mı?
Hem mutlu da olacaklar mıydı?
Kurumsal hikayeler ya da biz bir aileyiz, en önemli değerimiz insan yalanları artık inandırmasa da inanmış gibi yapıyorlar uzun zamandır. Geçen on beş, yirmi yılı anlamsızca harcadıklarını kabul etmek zor geliyor.
Hala Güney Ege’de sakin bir kıyı kasabası ya da kafe açma hayalleri; bütün o duydukları başarısızlık hikayelerine rağmen devam ediyor.
Beyaz yakalı kültürel kodlarının en önemlisi olan, özenmekle sınandılar yıllar boyu…
Kendilerinden daha yukarıda olan gibi olmak isteyip, o yaşantının kıyılarında olabilmek adına mali sınırlarını aşırı zorladılar.
Üst yönetimden bir çikolata yapma kursuna mı gitti; alt çember hemen birer ikişer çikolata seminerlerine katıldı ya da yukarıda biri Yunan adalarına mı gitti o yaz; gelecek yaz o rotalar araştırıldı bütçeler zorlansa da… Sonuçta pizza kursları, yelken eğitimleri, foto safariler; artık her ne modaysa…
Fakat kişisel gelişim kursları ve modası geçmiş olumlama konuşmaları; oyunun kahramanı Ayşe Parla gibi ‘kaybeden’lere kalmış alanlardır.
Çalışıyor diye kimseyi suçlamaya niyeti yok oyunun. Ancak bir türlü ulaşılamayan o kentli kariyerinin sığlığına dikkat çekiyor. Pozisyon yarışı… Şu sınıfı bir atlasak düşüncesi… Oysa genellikle hangi sınıfta başladıysa hayat, mezuniyet oradandır.
Adı konulmamış bir toplum sözleşmesi gibi yaşatılan ezberlerle yüzleşmek, ‘Hikayesinde Senden Bahsetti’ oyununda mümkün…
Sarsıntıya dayanabilecek misiniz?
Gerçeğin hakikati örtemeyeceği yere, tiyatroya hoş geldiniz!