• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT

HEPDEPHADEPDTP-HDP’nin kapatılması talebi…

19/03/2021 23:13

MURAT SEVİNÇ

Cumhuriyet tarihi boyunca hiç kimsenin akıl edemediği bir şey yapıldı ve başsavcı, HDP hakkında kapatma talebiyle AYM’ye başvurdu. Üstelik bir milletvekilinin ‘vekilliğinin’ düşürüldüğü gün. Malum, bu da ilk kez yaşanan bir durum Türkiye’de. Daha da ilginci, tüm bunların HDP gibi bir partinin başına geliyor oluşu. Hayret doğrusu. Kürt siyaseti bakımından nasıl şaşkınlık yaratmış olabileceğini tahayyül dahi edemiyorum!

Başsavcılığın AYM’ye sunduğu iddianamenin içeriği hakkında bir şey yazmak gelmiyor içimden. Şöyle bir göz attım, doğru dürüst okumadım. Çokça konu edilecektir nasıl olsa. Yazının başlığındaki harfler ve kapatılan diğer partiler hakkındaki tüm iddianameleri okumak zorunda kalmıştım geçmişte. Mesleki gerekçelerle, yoksa aklı başında insanların yapması gereken bir şey olduğundan değil.

Reklam

“İddianame iddianameye benzer” demişler! Gerçi onun kapatılmasına da karşı çıkmıştım, ancak diğerlerinden farklı olarak hiç olmazsa bir şey söyleyen, iler tutar tarafı olan tek iddianame Refah Partisi hakkındaydı. Dedim ya, bana kalırsa Refah da kapatılmamalıydı, bu başka mesele.

Bunca yıl iddianamelerden edindiğim izlenimin sonucu şu oldu: “Yargılama sürecinde lehe ve aleyhe deliller incelikle değerlendirilir ve sonunda, hâkimlerin o partiye/ideolojiye yönelik kişisel kanaatlerinden bağımsız biçimde, anayasa ve yasa hükümleri, AİHM kararları, literatür ve içtihattan yararlanarak adil bir hükme varılır” diyen ya da diyecekleri, ciddiye almamak.

Ancak itiraf etmeliyim, bugünkü gibi, vefat etmiş iki siyasetçi için de ‘yasak’ isteyen bir iddianameye rastlamamıştım! Yalnızca, AKP davasında AYM’nin, başsavcı Yalçınkaya’nın sunduğu bazı delillerin ‘bulunamadığını’ belirttiğini hatırlıyorum; ama bu bile göçüp gitmiş insanlara yasak talep etmek kadar sürreal değildi.

Reklam

Parti kapatma davalarının nedeni ve sonucu, hemen her zaman ‘devlet-iktidar’ refleksinin yansıması oldu. 12 Mart muhtırasından bugüne ‘müesses nizam’ başlıca iki siyasal ideolojiye tepki gösterdi. AYM tarafından ilk kapatılan partiler TİP ve MNP’den bugüne siyasal İslamcıların ve Kürt siyasal hareketi ya da o soruna temas edenlerin partileri yasaklandı. Öyle bir refleks ki bu, örneğin sosyalist TİP, kongresinde Kürt sorununa ilişkin aldığı bir karar sonucunda ‘bölücülükten’ kapatılmıştı. Siyasal İslamcılar o mekanizmaları ele geçirene dek devam etti bu eğilim. Şu anda söz konusu geleneksel ‘refleks’, HDP’ye yönelmiş durumda.

HDP hakkındaki iddianame üzerine söyleyecek pek bir şeyim yok; zira her şey öylesine açık, öylesine göstere göstere, gözümüze sokularak yapılıyor ki, oturup bu davalar hakkında “Anayasa’nın 68. maddesinin…”, “SPK’nın 101. maddesinin…” diye başlayan cümleler kurup konuyu teknik bir ‘hukuk-anayasa’ tartışmasına indirgemek okurun aklına hakaret gibi geliyor bana.

Müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış; öylesine ‘vaatsiz’ kaldılar ki, sonunda bu aşamaya gelindi. Hani şu ilki trajedi, ikincisi komedi olan aşama.

Kararın ne yönde olması gerektiğine dair, ‘atanmış’, gereğinden çok heyecanlı, kendini  fazla ciddiye alan, bu devir hiç geçmeyecekmiş zannıyla hareket eden, kimi kıpır kıpır ‘yetkililer’den işittiğimiz ve bundan sonra da işiteceğimiz ‘yargılar’a canınızı sıkmamanızı, sinirlenmemenizi öneririm. Onların cümleleri, hem söz konusu davalarının ‘gerçek’ niteliğini açıklıkla sergilediği, hem de çaresizliğin ifadesi olduğu için çok değerli. Keşke hiç susmadan konuşsalar. İçtenlikle söylüyorum bunu, son derece mutlu oluyorum bu hallerine tanık oldukça.

İddianame iddianameye benzer de, başsavcı başsavcıya benzemez mi! Fazilet Partisi hakkında dava açan dönemin başsavcısı V. Savaş, yazdığı iddianameyi çok beğenmiş olmalı ki ‘ilgililer’e göndermişti. O ilgililerden biriydim. Zarfın üzerinde ‘Prof. Dr.’ yazıyordu ve henüz asistan olduğum için çok hoşuma gitmişti, bu yüzden kendisini hep iyi anarım! İddianamenin pek azı Fazilet’e, çoğu ‘diğer’ konulara ayrılmıştı ve Batı demokrasilerindeki muhtelif anti-demokratik düzenlemeler özenle cımbızlanıp kullanılmıştı.

Başsavcılar hep aynı şeyi yaptılar bugüne dek. Örneğin (HDP iddianamesinde de var mı bilmiyorum!) “Almanya’da da partiler kapatıldı” demeyi çok severler. Fakat Almanya’da yalnızca iki parti kapatıldığını ve Alman mahkemesinin ikincisini (Komünist Parti) kapatmak için uzun yıllar düşünüp kararını 1956’da verdiğini, o gün bu gündür başka bir parti kapatılmadığını ‘eklemeyi’ hep unutuverdiler. O iddianameleri okuyunca, “Yahu iyi ki İngiltere’de, Almaya’da, Fransa’da yaşamıyoruz, Allah korumuş cümlemizi” diyordunuz.

Güncel iddianamede ise meşhur ‘Herri Batasuna’ kararı bu yönde kullanılmış! Memleket yargısının arada bir AİHM’i hatırlaması olumlu bir gelişme kuşkusuz. Ancak hem o kararın ‘alıntılanan’ kısmı son derece tartışmalı, hem de AİHM Batasuna kararına dayanak olarak ‘Refah Partisi’ hakkındaki kararını kullanmıştı! Nereden tutsan elinde kalıyor.

HDP iddianamesinde ‘Herri Batasuna’ kararını dayanak yapmak, AİHM’nin Refah Partisi’ne ilişkin kararını (kapatılmasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılık bulmadığı) güzelce kabullenmek anlamına geliyor. Üstelik şu iktidar döneminde. İnşallah AKP’liler duymaz, vallahi çok bozulabilirler bu işe!

Değerli okur, uzatmak istemiyorum. Siz de farkındasınız, konunun hukuk ve adil yargılama vs. ile bir ilgisi yok. ‘Herri Batasuna’ yargılamasına dair, merak eden okur için üç yazı önermek isterim. Rıza Türmen’in, kararın hemen ardından kaleme aldığı yazısı, meslektaşım Demirhan Burak Çelik’in AİHM’nin DTP kararını ayrıntılı biçimde işlediği akademik makalesi  ve benim 12 yıl önceki kısa gevezeliğim.

Şunu söyleyerek bitirmek istiyorum yazının ilk kısmını:

Yıllar önce, Kürt siyasetinin partileri hakkında açılan kapatma davalarına pek tepki gelmez, o partilerin sempatizanları dışında yüksek sesle karşı çıkanların sayısı çok olmazdı. Avrupa kurumlarından da bugün olduğu gibi, “Endişeliyiz” , “Biraz daha endişelendik”, “Daha da endişeliyiz”, “Hoş değil ama” nevi cümleler işitilirdi.

Avrupa’nın sahtekar kurumları değişmedi, hâlâ endişeliler! Ancak Türkiye koşullarının ve büyük gürültü çıkaran propaganda dişlisinin yaygarasına rağmen, ortalama kamuoyu bakışının değiştiği, buna mukabil muhalefet partilerinin yönetimlerinin çoğu zaman kendi seçmeninin gerisinde kaldığı kanısındayım.

Ezcümle, ömür törpüsü de olsa, sıkılmak da vazgeçmek de yok!

Yazının bundan sonraki kısmı, üç ay önce kaleme aldığım ve kapatma davasının ‘hukuksal’ nitelikleri, olası kapatma kararının sonuçları hakkındaki yazıdan. Bir iki paragraf çıkararak yeniden yayınlıyorum. Merak edenler için.

Kapatma davası ve sonuçları:

1. İddianameyi sunacak olan makam Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı. (md.98-100) Başsavcı, davayı üç şekilde açabilir.

            a) Re’sen

            b) Bakanlar Kurulu kararı üzerine adalet bakanının istemiyle. 1983 tarih ve 2820 sayılı SPK’deki ‘Bakanlar Kurulu’ ibaresi değiştirilmemiş. Yararlandığım mevzuat.gov.tr sitesinde hata yoksa eğer. Herhalde gözlerinden kaçtı. Artık bir ‘bakanlar kurulu’ olmadığına göre, ‘devlet başkanı’ karar verirse, adalet bakanı cumhuriyet savcısından kapatma davası açmasını talep edebilir. Yani şu anda aynı zamanda bir partinin genel başkanı olup Anayasa’ya göre ‘tarafsızlık’ yemini etmiş cumhurbaşkanı, diğer bir partinin kapatılmasına karar verip bunu adalet bakanı aracılığıyla talep edebilir. Okuduğunuz cümleye fazlaca anlam vermeye çalışmayın lütfen, ileri demokrasiden kaynaklanıyor.

            c) Bir partinin talebi üzerine. TBMM’de grubu bulunan bir partinin genel başkanı da başsavcılığa yazılı olarak başvuru yapabilir. Hal böyleyken MHP’nin, HDP’nin kapatılması için bizzat başvuru yapmak yerine sürekli olarak başkalarını göreve çağırması ilginç bir durum.

            Hatırladığım kadarıyla bugüne dek kapatma davaları her zaman Başsavcılık tarafından ‘re’sen’ açıldı. Şimdi olduğu gibi.

2. Kapatma davasına AYM bakar.         

AYM, kararı üye tamsayısının ‘üçte ikisi’yle verir (md.149/3). Kapatma dışında uygulayabileceği diğer yaptırım, 2001 anayasa değişikliğiyle öngörülen (md.69/7) ‘devlet yardımından kısmen ya da tamamen mahrum bırakmak’ olabilir. Söz konusu yaptırım ilk kez AKP’ye uygulanmıştı.

3. Kapatma kararı Anayasa’da (md.69) ‘sayılarak tüketilen’ üç gerekçeyle (tabii o gerekçelerin yasadaki karşılıklarıyla) alınabilir.

            Bunları tek tek anmak yazının kapsamı dışında. Buna mukabil HDP’yi asıl ilgilendiren düzenleme, ‘odak olma’ hali. (md.69/6). Anayasa’nın 68/4 maddesine aykırı eylemlerin odağı haline gelmiş olmak. Adı geçen fıkra, ‘devletin bazı temel nitelikleri‘ni sayar. ‘Odak olma’ halinin tespiti ise öyle çok basit bir iş değil. SPK’nin 101, 102, 103 maddeleri konuyu ayrıntılarıyla düzenler, ilgilenenler için buraya bırakıyorum.

            “AYM, bir partinin bu ilkelere aykırı eylemlerin odağı durumunda olup olmadığına; lehe ve aleyhe delilleri, Anayasa’nın ilgili hükümlerini, AİHM kararlarını, doktrini vs. göz önünde bulundurup incelikli bir yargılama/hukuki muhakeme faaliyeti sonunda karar verir…” cümlesini kurmayı çok isterdim; ancak muhterem okur, bu yaşta gülünç duruma düşmenin de, sizinle dalga geçmenin de alemi yok!

            4. Parti kapatma davasının sonuçları?

            a) Partinin kapatılması talebi reddedilebilir.

            b) Partiye eylemlerinin ağırlığına göre kapatma yerine, devlet yardımından mahrumiyet yaptırımı uygulanabilir. AKP’ye olduğu gibi. AYM’nin çoğunluktaki üyeleri o davada mealen demişti ki: Sen laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmuşsun ama hadi yine iyisin, çok da olmamışsın!

            c) Parti kapatılabilir.

            5. Parti kapatılırsa ne olur?

            MHP genel başkanı, aşırı heyecandan olsa gerek, “Öyle bir kapatılmalı ki bir daha açılmamalı, kapısına kilit vurulmalı” vs. nevi şeyler söylüyor. Anayasa ve SPK’ye göre yalnızca ‘kapatmak’ mümkün. Çok kapatmak, aşırı kapatmak, feci şekilde kapatmak gibi seçenekler mevcut değil. 69. maddede “Temelli kapatılır” yazsa da, ‘kapatma’ ile ‘temelli kapatma’ kavramları arasında hukuksal herhangi bir fark yok. Bir insanın ölmesi ile temelli ölmesi, gibi.

            Sonuç?

            a)Kapatılan parti başka bir ad altında kurulamaz. Bu hüküm alengirli. Özetle, kapatılan partinin üyeleri buharlaşmadığı için, örneğin aynı insanların başka bir parti kurmaları (ya da başka bir partide bulunmaları) elbette mümkün. AYM, Fazilet Partisi’nin Refah Partisi’nin devamı olduğu gerekçesiyle kapatılma talebini dikkate almamıştı. Dolayısıyla eğer HDP kapatılırsa aynı insanlar farklı bir partide yer alabilir. (Aşağıda anlatacağım bir istisna dışında!) Bu durum, yeni bir kapatma gerekçesi olamaz. (bkz. SPK md.104/ek fıkra)

            b)Partinin mal varlığı Hazine’ye devredilir.

            c)Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, AYM’nin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmî Gazete’de gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak ‘beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi’ olamaz.

            6. Sık işittiğiniz ‘siyaset yasağı’ ne demek?

            Böyle bir yasak yok! Hemen yukarıdaki paragrafın ‘c’ şıkkından anlaşılabileceği gibi yalnızca ‘beş’ yıl boyunca bir partiyle ‘hukuksal bağ kurma’ engeli söz konusu. Kimler için? AYM kararında, partinin kapatılmasına neden olduğu belirtilen isimler için. Diyelim ki üç kişi. Yalnızca o üç kişi, beş yıl süresince ‘partili’ olamaz. Milletvekillikleri düşmez, çünkü Anayasa’nın 84/5 maddesi 2010’da değiştirildi ve bu gerekçeyle milletvekilliğinin düşürülemesine ilişkin fıkra kaldırıldı.

            Ya HDP’nin tüm milletvekillerinin adı kapatma kararında zikredilirse? Bu durumda hiçbiri beş yıl süresince ‘partili’ olamaz. Peki aynı isimler bir sonraki seçimde ‘bağımsız milletvekili’ olabilir mi? Olabilir, bunun önünde bir engel yok.

            7. Bir parti, hakkında kapatma davası açıldıktan sonra, ‘kapanma’ kararı alırsa ne olur?            

Matrak ve kapatma davalarını tümüyle işlevsiz/saçma hale getiren bir ihtimal/seçenek bu. 2010 yılına dek, bir siyasi parti dava sırasında ‘kapanma’ kararı aldığında, o dava sürüyor ve AYM kapanmış bir parti hakkında karar verebiliyordu. SPK’nin 108. maddesi gereğince.

Fakat AYM, 2010 yılında verdiği bir kararla (E.2010/17, K. 2010/112, 08.12.2010 tarihli kararı buraya bırakıyorum) ‘kapanma kararının kapatmaya ilişkin hükmün sonuçlarına etkili olamayacağı’ başlıklı 108. maddeyi iptal etti. İptal edilenin yerine yeni bir hüküm konulmadı. Artık bir parti kapanma kararı aldığında (yani hukuki varlığına kendisi son verdiğinde), hakkındaki dava konusuz kalacağından o davanın düşmesi gerekiyor. Ayrıca kapanma kararı alan partinin malları, örneğin bir başka partiyle birleşirse, o partiye geçer. (SPK md.110)

            Özetle,

            AYM iddianameyi kabul ederse, HDP hakkında dava açılmış olacak. HDP eğer dava sonuçlanmadan ‘kapanma’ kararı alırsa, dava devam edemez ve iddianame, gerek başsavcı gerekse AYM üyeleri bakımından ‘hoş’ bir anı olarak kalır. 

            Kapanma kararı almayıp davanın sonucunu bekler ve kapatılırsa hiç birinin milletvekilliği düşmez. Bir sonraki seçimde milletvekilleri olmalarının önünde de engel yok. Yalnızca ‘adları kararda (kapatmaya gerekçe olarak) anılan’ milletvekilleri beş yıl boyunca bir siyasi partiyle ‘hukuki bağ’ kuramaz. Bu da demektir ki, TBMM’ye girseler de parti grubu oluşturamazlar.

            Anlayacağınız, bunca şamataya neden olan ‘parti kapatma’, Anayasa ve SPK’de yıllar içinde yapılan çok sayıda değişikliğin ardından bugün artık neredeyse hiçbir ciddi ‘hukuki’ etkisi kalmamış bir yaptırım.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Murat Sevinç

SON HABERLER

Emekli amiraller adli kontrolle serbest

‘Montrö bildirisi’ nedeniyle gözaltına alınan 14 emekli amiral adliyeye sevk edildi.

Babacan: Erdoğan, o yurtlar şahsınızın değil

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, öğrenci yurtlarında kalacak öğrenciler için ‘cumhurbaşkanına hakaret suçundan mahkum olmamak’ şartının getirilmesini eleştirirken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a şöyle seslendi: “Erdoğan, o yurtlar sizin şahsınızın değil. O yurtlar tüm milletin.”

Sağlıkçılar, bakanlık ve il müdürlükleri önünde toplanacak

Türk Tabipleri Birliği (TTB), bütün sağlık emek-meslek örgütleriyle birlikte ‘iktidarı uyarmak, topluma çağrıda bulunmak için’ 15 Nisan Perşembe günü saat 12.30’da “Yaşam hakkımızdan vazgeçmiyoruz! Ölümleri Durdurun!” sloganıyla Ankara’da Sağlık Bakanlığı ve Türkiye’nin bütün illerinde de sağlık müdürlükleri önünde toplanılacağını bildirdi.

Aşısız sağlıkçılar: Her gün hastanedeler; futbolcuların var, onların aşı önceliği yok

Bugüne kadar hastanelerde çalışırken Covid-19’a yakalanan en az sekiz sektör çalışanı hayatını kaybetti: “Covid-19 hastalarının solunum cihazlarının hava filtrelerini değiştiriyoruz, yoğun bakımlara girip çıkıyoruz. Bakanlık ise bizleri risk grubunda görmüyor. Akşam çocuğuma sarılmaya korkuyorum.”

Bakan Koca: Haziranda en az 30 milyon doz BioNTech aşısı gelecek

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Haziran’da en az 30 milyon doz BioNTech aşısı gelecek” dedi.

İlkbahar ekinoksu ve önümüzdeki üç aya bakış
Zaman makinesinin açtığı kapılar

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1260 gündür tutuklu

AGORA

Delik kap su tutar mı?

Azime Acar

S-400’den Montrö tartışmalarına

Bahadır Kaynak

Muhafazakarlar ve Batı: Nereden nereye?

İhsan Dağı

Çok kıskandım

Mehmet Aksel

Emekli askerin ifade özgürlüğü ve ortak bir ‘ilkemiz’ var mı?

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Melih Aşık: İkinci aşıdan 28 gün sonra antikor testi yaptırdım; neredeyse sıfıra yakın

Mehmet Demirkol: Fenerbahçe kazandı ama oyun ayağa kalkmadı

Abdulkadir Selvi: Emekli amirallerin bakan ismi vermediği söyleniyor

Kemal Öztürk: Siyaset için en büyük tehlike

Alaattin Aktaş: Ekonomi iyi gidiyorsa bu işsizlik ne?

İbrahim Kiras: 128 milyar dolar nerede diye sormanın suç sayılması olacak iş değil

Feyzi Açıkalın: Başı kesik tavuk gibi ilerleyen dış politikanın bedelini turizm çekiyor

Akif Beki: AK Parti bir kez daha kaçarken davul çalarak kendi kendini ele verdi

İbrahim Kahveci: Millet her yıl birkaç müteahhide milyarlarca lira açıktan para ödüyor

İsmail Saymaz: Belki de bu yüzden, emekli süperstarlar Montrö’yü anlatıyor

Murat Muratoğlu: Ekonomi bu kafayla buz kesti

Bu bir utanç yazısı

İKSV’ye ‘Bu bienalin farkı ne’ diye sorduk, ‘Dikkat, her an karşınıza çıkabilir’ dediler!

Da Vinci’nin Salvator Mundi tablosu, NFT versiyonuyla yeni rekor peşinde

İzmirli şarkıcı 100 yaşında: Bir kez daha Adieu Dario!

Uluslararası karikatür yarışmasında birincilik ödülü Kübalı sanatçıya

Arka kapıdan giren ayıyı evin hiç beklenmedik iki sakini kovaladı

46 numara mı giyiyorsunuz, 1 milyon dolarınız mı var: Kanye West’in ilk Nike Yeezy’leri tam size göre!

Dünyanın en iri tavşanı çalındı

Kopan parmağını Malta’dan getirip diktirdi

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi