MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Depremde tüm sağlık kurumlarının yıkılarak kullanılamaz hale geldiği Hatay’dan yeni dönen gönüllü hekimlerden Emrah Kırımlı, “Umarım aranan, yıkılan evlerin müteahhitleri kadar bu hastaneleri inşa edenler, izin verenler ve yıkılmasına seyirci kalanlar için de gereği yapılır” dedi.

Aile hekimleri Emrah Kırımlı, Özden Güngör ve Ahmet Tapduk Mehlepçi, 6 Şubat’ta peş peşe meydana gelen iki depremden sonra gönüllü olarak Hatay’a gitti. Cuma akşamı bölgeden dönen Kırımlı ve Mehlepçi İstanbul Tabip Odası’nda izlenimlerini paylaştı.
‘Gönüllü var, ekipman var, ihtiyaç sahibi var ama buluşamadılar’
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Kırımlı, 1999’daki Gölcük (Marmara) depreminde de görev yaptığını hatırlatarak şunları söyledi:
“Marmara depremi 03.02’deydi (saat), bunu 04.17 olarak hatırlayacağız. Aradan geçen 24 yılda hazırlık sanki 03.02’den 04.17’ye kadar, bir saat 15 dakikalık gibi. Gölcük depremindeki organizasyondan birkaç adım ileride olmamız gerekiyordu. Ancak ne yazık ki daha da organizasyonsuz bir haldeyiz. Çok sayıda gönüllü, çok sayıda ekipman, çok sayıda ihtiyaç sahibi var ama ne yazık ki geçen bir hafta içinde bu insanlar birbiriyle buluşamadı. Bu yüzden pek çok kayıp yaşandı.”
Hastanelerin ayakta kalması halinde binlerce insanın daha yaşamı kurtulabilirdi. Güçlükle Hatay Devlet Hastanesi getirilebilenler, basit müdahaleden sonra başka şehirlere sevk ediliyor.
Deprem yönetmeliklerine göre hastanelerin ayakla kalması gerektiyor. Hastanelerin yanısıra il ve ilçe sağlık müdürlükleri, tüm aile sağlığı merkezleri de yıkıldı. Toplamda 92 bina.
Kent dışındaki hastaneye ulaşamadılar
Kentin 15 kilometre dışındaki 750 yataklı Hatay Devlet Hastanesi’nin bahçesinde yaralılara baktıklarını anlatan Kırımlı, şöyle devam etti:
“Burası şehir hastanesi mantığında kurulmuş yeni bir hastane. Şehir hastanesi neden burada? Çadırlar niye buraya kurulmuş? Bu sorulara yanıt bulamıyoruz. Şehirden çok uzak olduğu için ve araçlar da enkaz altında kaldığından insanların hastaneye ulaşmasına imkan yok. Zaten yol kırık. Sadece arazi araçları geçebiliyor. Çarşamba gününe kadar yakıt da temin edilemiyordu.
Düşünün bir yerde sağlık kurumu var, ihtiyacı olan milyonlarca insan var ama birbirlerine kavuşamıyorlar. Çünkü planlamamız şehir hastanesi denilen bir düzen üzerinden. Ne yazık ki orası da ölü sayısını artırdı. Umarım ders alınır ve hastanelerin, sağlık merkezlerinin şehirlerden uzaklaştırılması yanlışından dönülür.”
Şehir merkezinde de hiçbir hastanenin ayakta kalmaması büyük sorun. Kurulan çadırlarda hekimler ve sağlık çalışanları işlerini yapmaya çalışıyor.

Sağlık hizmeti veriyor ama ellerimizi yıkayamıyoruz
Kırımlı şunları söyledi:
“Sadece ellerimiz, stetoskopumuz vardı ve damar yolu açıp serum takabiliyorduk. Ortopedistler elleriyle muayene edip soğuk sularla alçılar yapıp yaralıları şehrin dışındaki bir hastaneye ulaştırmaya çalışıyor. Bir tane glukometre (kan şekeri ölçüm cihazı) var, EKG ve röntgen cihazı yok, travmalardan bahsediyoruz ama kan sayımı yapılamıyor, kimse takip edilemiyor. İlk oksijen tüpü perşembe günü ulaşabildi. Binlerce hastadan yarısı taburcu edildi. Doğal olarak kimi sevk edeceğinizi bilemiyorsunuz.”
Başta tuvalet olmak üzere, temel hijyenle ilgili sorunların had safhaya ulaştığını da vurgulayan Kırımlı, “Su, elektrik, hijyen imkanı yok. Sağlık hizmeti veriyor ama ellerimizi yıkayamıyoruz. Çok temel noktalarda bu kadar geride olduğumuzu görmek çok üzücü” dedi.
Yaralar enfekte oluyor
Kırımlı ve meslektaşları küçük yaraları olanların sağlıkçıları meşgul etmemek için hastanelere (çadırlara) gitmediği gözlemlemiş. Ancak susuzluk ve hijyen sorunları nedeniyle bu kez enfekte olmuş yaralar baş göstermiş:
“Aile sağlığı merkezleri ayakta olsaydı oralarda da bazı müdahaleler yapılır, koruyucu sağlık hizmetlerine başlanabilirdi. Depremden önce aşı krizi yaşıyorduk. Yıkılan aile sağlığı merkezlerindeki milyonlarca doz aşı da kullanılamaz hale geldi.”

‘AFAD yetkilisi ne yapacağını bilmiyordu’
Birlik Dayanışma Sendikası Marmara Şube Başkanı Dr. Ahmet Tapduk Mehlepçi, başka şehirlerden gelen özel ambulansların 112’nin koordinasyon sistemine dahil edilmediğini, bu nedenle enkazlarda bekleyerek çıkarılanları hastanelere taşıdıklarını anlattı.
Mehlepçi, alanda kullanımlık su ve tuvalet ihtiyacının bütün şiddetiyle sürdüğünü de anlattı. Ancak perşembe günü kadın ve erkekler için birer seyyar tuvalet gelmiş. Haberleşme ve internet sorunu da yaşandığını belirtti.
AFAD’ın alanı tek elden kontrol etmeye çalıştığını söyleyen Dr. Ahmet Mehlepçi, “AFAD’da bulduğumuz yetkili de ne yazık ki ne yapacağını bilmiyordu. Üç dört defa listeye adımızı yazdırdık, görev yerimizi organize etmelerini bekledik” diye anlattı.