Ak Parti’de yeni bir dönem başlıyor.
Erdoğan doğabilecek boşlukları karizması ve prestijiyle doldurmaya çalışıyor. Başkanlık sistemi tartışmaları meseleye bir hukuk çerçevesi tayin etmekle ilgili. Yoksa, Erdoğan fiilen başkandır. Bu pozisyonu ayrıca Ak Parti içinde herhangi bir çatlak oluşmaması için değerlendiriyor.
Gül- Erdoğan ikilisi sonunda iyi bir denge, güçlü bir istikrar, hassas bir kontrol meydana getiriyordu. Toplum bu ‘resmi’ benimsemişti. Bu ikili toplumun bütününü kapsayabiliyordu.
Davutoğlu bu çerçeveye oturmadı. Doğal. Davutoğlu başarılı akademi ve dış politika hayatından sonra partinin ‘ilmiye’ sınıfının temsilcisi oldu. Partinin ideolojisiyle ilgiliydi. Dış politikasını dahi bu zeminde yapıyordu. Başarısı bu gerçekten kaynaklanıyordu.
Ama Davutoğlu herhangi bir sınıfın temsilcisi değildi. Tabanı yoktu. Başbakanlığı bu açılardan bir boşluğa işaret ediyordu. Erdoğan’ın gidermeye çalıştığı ‘bu’ boşluktur.