MGK kararının zamanlaması da manidar. Çünkü bu karar, yalnızca Erdoğan’ın faizlerin daha da düşürüleceğini söylediği, Lütfü Elvan’ın istifasının yolda olduğu haberlerinin dolaştığı, Türkiye’nin ucuz emek cenneti olacağının dillendirildiği bir döneme denk gelmedi. Aynı zamanda kitlelerin iktidara yönelik itirazlarının sokağa taştığı bir dönemde alındı. Yurttaşlar kamusal mekânlarda artık yüksek sesle geçinemediklerini ilân ediyorlar. Kâh bir pazar yerinde kâh bir toplu taşıma aracında kulağınıza “yeter artık” diyen bir emeklinin, ücretlinin, öğrencinin sesi ulaşıyor. Bu bireysel şikâyetler birbirine temas ettikçe büyüyor, cesaret kazanıyor ve kitleselleşiyor.
Hal böyle olunca iktidar bir elinde MGK sopası bir elinde sağcı güruhları mobilize edecekleri tehdidiyle ekonomik sorunların neden olduğu kitle hareketlerinin önünü kesmeye çalışıyor. Muhalefetin “beklemede” kalmasını istiyor, mitingler ve halk buluşmalarıyla iktidarı kaybedeceği bir seçime zorlamasına mani olmayı hedefliyor. Toplumsal muhalefet yurdun dört bir yanında krize karşı eylem çağrısı yaparken, SOL Parti mitinglerinin etkisi sürerken, CHP miting kararı almışken, BBP lideri Destici’nin “Sokağı tahrik etmeyin yoksa bu millet size sandıkta da sokakta da ders verir” demesi rastlantı değil.