Ne hazindir ki Türkiye’nin düzen muhalefeti, İslamcılığın belleğini tereddütsüz bir şekilde sahipleniyor, Cumhuriyet tarihinin yanı sıra kendi tarihini de İslamcıların baktığı yerden yorumluyor. Tam da bu yüzden karşılaştığı sorunları, sağcılık tarafından deforme edilmiş yakın geçmişten devşirdiği yanlış referanslarla çözmeye çalışıyor. Gerçeklikten adım adım uzaklaşıyor. Mesela, 94 seçimlerinde sosyal demokratların İstanbul’u kaybetmesinin arkasındaki tek nedenin hâlâ ‘çöp dağları’ olduğunu sanıyor. Böyle olunca da greve çıkan temizlik işçisini kendisine en büyük tehlike olarak görüyor.
Hem CHP hem de Kürt siyasetinin devrimci-ilerici geleneğe sırtlarını dönerek sağın sembol isimlerini yüceltmesi, Erbakan anmasında hizaya geçip siyasal İslam’ın en politik figürüne methiyeler düzmesi kendilerinin iddia ettikleri gibi ‘özlenen demokrasi’ tablosu değildir. Aksine ülkenin bugünlere gelmesine neden olan siyasal İslam’ı aklamak, masumlaştırmaktır. Bu şayet seçim taktiği ise orta vadede götüreceği getireceğinden fazladır, yok içselleştirilmiş bir pozisyon ise uzun vadede memleketin geleceğine yeniden ipotek koymaktır. İçi boş bir uzlaşmadan daha beteri uzlaşma görüntüsünün dışında bir siyaset üretememektir.