Beş gün Avrupa’da gezindim ve memleketin kıymetini anladım. Teşbihte hata olmaz da, Türkiye animasyonlu tatil köyüyse, Avrupa Emekli Sandığı kampı! Ha evet, işler rahat, trafik yavaş, insanlar geç ölüyor, tamam. Ama bence o ölenler sıkıntıdan ölüyor. “Gidelim buralardan” diye ötenler, bu kadar adrenaline alıştıktan sonra çok ararsınız burayı!
Biz adrenalin bağımlısı olmuşuz, Avrupa bizi keser mi?
Yine de iki kruvasan yeriz, sokaklarda geziniriz filan diye kalktık gittik. Öncelikle, Avrupa’da sokaktaki muhabbetin hiç tadı tuzu yok. “Naptın”, “Notere gittim, arabamın vergisini ödedim”, “Akşamüstü ne yapacaksın?”, “Belki bir bira içerim, katılmak ister misin?” filan falan. Oysa ben daha pasaport kontrolünden çıkarken buraların sohbetini çok özleyeceğimi hissettim. Bizim polisin önüne SGK bildirisiydi, Hürriyet’te çalıştığıma dair belgeydi şuydu hepsini yığdım.