Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Kelimeler ve kavramlar köleleştirmenin de özgürleşmenin de aracı olabiliyor… Fakat gerçek dünyada daha çok sömürünün, baskının, sosyal eşitsizliğin, bir bütün olarak egemenliğin hizmetinde oldukları tartışmasızdır… İşte bu durumu sorun edene de entellektüel deniyor. “Aydın” denilen aynı şey değil. Bizde diplomalılara ‘aydın’ deniyor… Aydın, eğitimli olmaya, bir uzmanlığa, bir mesleğe gönderme yapar. Uzman, maddi sosyal gerçekliğin çok küçük veçhesi hakkında bilgi sahibidir ama bütünden habersizdir… Ağacı görür de ormanı görmez… Elbette bunu söylemek, herkes her şeyi bilmez demek değil, bununla sınırlı bakışın-kavrayışın sınırı hatırlatılmak isteniyor…
Oysa, gerçek (hakikât) bütündedir ve entelektüel bütüne odaklanandır… (1) Aslında kelimelerin ve kavramların nasıl yanılsama yarattığına dair çok sayıda örnek verilebilir. İşte, kapitalist denmiyor da işveren deniyor… İşveren denerek, sadece emek sömürüsü yok sayılmış olmuyor, bir de kapitalist alacaklı hale geliyor, zira vermek borçlandırmaktır, alacaklı duruma gelmektir… Birine bir şey verdiğinizde alacaklı duruma gelirsiniz… Almak borçlanmaktır… Kapitalist sadece işçileri sömürerek sermayesini büyütmez. Toplanan vergiye de al koyar ki, ona teşvik diyorlar… Kapitalist ne kadar vergi vereceğine kendi karar verir… Zaten mevzuat da işini kolaylaştıracak şekilde dizayn edilmiştir… Yasaların nasıl yapıldığı da bilindiğine göre… Tabii bir de vergi muafiyeti denilen var…