Hem sıkıntılı, hem de kasvetliyim…
Geçmişe baktığımda, bu denli sıkıldığım, kasvetler içerisinde kaldığım bir seçim arifesi hatırlamıyorum. Tam tersine, her seçim, ülke için de, içinde yer aldığım camia için de, yakın çevrem için de hep umutlar getirmiştir.
Tek parti bunaltısından seçimle yakayı sıyırmış, darbeleri seçimle savuşturmuş, ekonomik krizlerin, sorunların seçimler sayesinde üstesinden gelmiş bir ülkedir bizimki.
İyi de neden bu defa seçim aynı olumlu beklentileri hissettirmiyor?
Milletin “kodu mu oturtan” bir yönetim tarzını arzuladığı mı düşünülüyor?
Herkese her şeyi söylemeyi kendisine hak kabul ederken, başkalarından gelen ufaklı-büyüklü takılmaları cezalandırılması şart birer densizlik olarak değerlendirmek…
Oysa millet sertlikten, kavgadan, gürültüden, korkutulmaktan, etrafı saran sevgisizlikten, herkesi etkisi altında tutan baskıcı ortamdan bıktı.
Kimseye gelmediyse bana gına geldi, kasvet bastı, sıkıntıdan bunalmaya başladım.
“Yeter artık” diyorum, ama sesim ne kadar gür çıkarsa çıksın olanın etkilenebileceğinden kuşkuluyum.