‘Çocuklarımız ölmesin’ diye yola çıkıp birtakım evrensel gerçekleri birbiri ardına sıralayan metinlere imza atınca böyle oluyor işte; dört bir taraftan hakaret üstüne hakaret yağıyor…
Size ne aslanım, ülkeyi kurtarmak size mi kaldı? Siz de başkaları gibi yapıp ağzınızı bozsanız ve sizin gibi düşünmeyenlere en ağır hakaretleri uygun görseniz, ancak zinhar ‘Türk ile Kürt’ün kardeş olduğundan’, kavgayla ve savaşla bir yere varılamayacağından söz etmeseniz olmaz mı?
Ne gereği var kardeşim askerler ile silahlı militanların işine karışmanın, siyasilerin ilgi alanına giren konularda kafa patlatmanın? Onlar ne yapacaklarını bilmiyor mu sanıyorsunuz? 30 küsur yıldır süregiden çatışmalar size bir şey öğretemedi de, şunun şurasında sadece 5 yıllık bir geçmişi bulunan ‘süreç’e mi takılıp kaldınız?
Çatışmalar kalıcı, süreçler geçicidir bizde…
Adı ‘süreç’ işte; bir süre sürer, sonra unutulur gider…
Eğer ‘çatışmalar’ olmasa siyasi hayat da tatsız tuzsuz bir şey olurdu. PKK olacak ve terör yapacak ki, “terörle mücadele” adıyla tedbirler alınabilsin ve onlarla herkes hizaya sokulabilsin.
‘Terörle mücadele’ olacak ve canlar yakacak ki, 30 küsur yıldır dağda eli silahlı dolaşan ve başka hiçbir beşeri özellikleri bulunmadığı -bulunsa da bilinmediği- halde ileri geri konuşan ve karın gurultuları bile ciddiye alınan tipler varlıklarını sürdürebilsin…