İktidar partisi çok açık bir şekilde, örgütsel olarak önümüzdeki ilk seçime hazırlanıyor, Türk tipi başkanlığa uygun bir şekilde yeniden formatlanıyor.
Ancak rejimin karakterine baktığımızda, meselenin basitçe “örgütü seçime hazırlamak” olmadığı görülebiliyor, “seçime hazırlanmak” rejim açısından çok daha derin, çok daha karmaşık birtakım politikalara işaret ediyor.
Bu seçim kaybedildiğinde başkanlık projesi de sonsuza kadar rafa kaldırılmış olacağından, bunun kati surette engellenmesi, galibiyetin daha şimdiden garanti altına alınması gerekiyor.
Son günlerdeki Kılıçdaroğlu’na yönelik kampanya da bir “seçim çalışması”na işaret ediyor (…) bunun artık kesin bir şekilde içerisine girdiğimiz seçim sath-ı mailiyle doğrudan bağlantılı olduğunu görmek gerekiyor.
(…) rejim bu seçimi olabildiğince “–mış gibi yapılmış bir seçim”e çevirmeyi hedefleyecek. Devletin bütün olanaklarıyla girilecek, muhalefetin sindirildiği, medyanın rejimin propaganda aracılığına dönüştürüldüğü ve elbette ki kimi muhalefet liderlerinin ya da yöneticilerinin tüm bunların bir parçası olarak tutuklanabileceği, yani “serbest seçimler”den başka her şeye benzeyecek ama adına “demokrasi şöleni” denilecek bir seçim sürecine tanıklık edeceğiz. Esas önemli soru ise şu: “Seçimle gitmezler” diyenler ne yapacak, nasıl bir karşı-strateji izleyecekler?