“Halk ağır vergiler altında ezilirken, saraydaki ihtişam yükselmeye devam ediyordu…”
Tarih kitaplarında kaldığını düşündüğümüz bu cümle, bugünün Türkiye’sini anlatmak için de rahatlıkla kullanılabilir artık.
Siyaset Saray’dan yürütülür hale geldikçe, siyasetin merkezine Saray yerleştikçe, Saray siyaseti siyasete damgasını vurdukça, ekonomi de Saray ekonomisi haline geliyor, Saray ekonomisinden bahsetmeksizin ekonomik çelişkileri ve adaletsizliği tarif etmek imkânsızlaşıyor.
Bir yanda giderek artan bir zenginlik, saraylara sığmayan bir ihtişam, öte yanda korkunç bir yoksulluk, korkunç bir sefalet var ve bu durum Türkiye’de adıyla sanıyla bir sınıf siyaseti yapmanın, emekçileri siyaset sahnesine çağırmanın zeminini oluşturuyor.
Gericilikle ve despotizmle mücadelenin sömürü düzeniyle mücadele etmeden herhangi bir anlam taşımayacağının giderek daha fazla idrak edileceği bir döneme girmiş bulunuyoruz.