On beş yıllık tek başına iktidara, havuzlaşmış bir medyaya, bitmiş bir akademiye, ele geçirilmiş bir yargıya, basiretsiz bir muhalefete, uyuşturucu niyetine kullanılan dinselleşme ve Osmanlı güzellemelerine rağmen varılabilen yer, iktidarın siyasi projesinin toplumun en az yarısını kapsayamaması olmuştur ki, bunun açık bir başarısızlık olduğu kesindir; “devletin fethi”ne “toplumun fethi” eşlik edememiştir yani.
Olağanüstü halin resmi ilanının üzerinden tam bir sene geçti ve bu bir yıl içerisinde egemenin olağanüstü haline karşı ezilenlerin kendi olağanüstü hallerini yaratmaları gibi bir durum söz konusu olamadı.
Nuriye ve Semih’in eylemleri bunun için atılmış son derece önemli bir adımdı, iktidarda yarattığı telaşın büyüklüğünü her ikisinin de tutuklanarak cezaevine konması sürecinde gördük. “Adalet Yürüyüşü” ise tertipleyicilerinin niyetlerinden bağımsız olarak, bir “karşı-olağanüstü hal”in yaratılması potansiyelini bünyesinde taşıyor.