Çağlayan’ın dosyaya dahil edilmesini de, korumalar hakkındaki tutuklama kararını da yine bu ‘büyük resmin’ içerisine yerleştirmek gerekiyor. Sahiden de mesele basitçe İran’a yönelik ambargonun delinmesiyle ya da korumaların Washington’da kavgaya karışmış olmasıyla ilgili hukuki bir mesele değil, ortada baştan sona siyasi bir tutum var.
ABD, iktidarın izlediği politikalardan ve elbette ki esas olarak uluslararası sistem açısından öngörülemeyen bir figür haline geldiğini düşündüğü Erdoğan’dan rahatsız ve işte tam da bu nedenle, “ABD Türkiye’ye askeri bir müdahalede bulunabilir mi” ya da “Erdoğan’a yönelik bir suikast söz konusu olabilir mi” soruları artık açık açık sorulabiliyor ve bu kimseyi şaşırtmıyor.