Türkiye’deki iddianameler için Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg tarafından yapılan ve 21 Ocak 2012 tarihli Hürriyet gazetesinde manşetten yayımlanan bir tespiti hatırlatalım: “İddianameler çok düşük kalitede. Hakim ve savcılara sağlam bir eğitim verilmesi şart.” Türkiye’de iddianamelere konu olan ve iktidar medyasının manşetleri ile desteklediği fantastik ötesi casusluk senaryoları karşısında sadece iki örnek hatırlatalım. Cicero (Çiçero) kod adıyla II. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası hesabına çalışan Elyesa veya İlyas Bazna ile 1960’lı yılların başında Mossad adına Suriye’de istihbarat çalışmaları yapan Eli Cohen. Hayatları film ve dizi oldu. Bizde “1A’dan Takvim ve Star arkadaşlarımız şimdi bize casusluk hikayeleri anlatacaklar” tadında yürüyen süreci izlerken, bu işlerin gerçekte nasıl olduğunu merak edenler dönüp bakabilir.
Başa dönerek bağlayalım. Artık bu casusluk kurguları inandırıcılık kaygısı aşamasını çoktan geçti. Ekonominin MGK bildirisiyle bu biçimde gündem edilmesi bile bize bunu söylüyor. Ülkenin, halkın gerçek gündemlerinin, doğru çözüm önerileriyle tartışılabileceği bir siyasal düzen kurulmadan bu hakikat ötesi cendereden kurtulmak mümkün görünmüyor.