EFE SÖNMEZ
efesonmez1@gmail.com
Fanzin yayıncılarının bir araya gelerek başlattığı ‘Fankit hareketi’, yayınevlerinin edebiyat üzerindeki tahakkümüne ve kitapevlerinin vitrinlerini süsleyen ‘çok satanlar’ kitaplarına karşı, herkesi kendi kitabını fotokopiyle çoğaltmaya ve yaymaya çağırıyor.

İlk ‘Fankit’, Kara Duvar oldu.
‘Fankit’, ‘Fanatik’ ile ‘kitap’ kelimelerinden türetilen bir kelime. Bağımsız ve hiyerarşik düzenle bağlantısız basılı yayınlar olarak bilinen fanzinden esinlenilmiş. Anlamı, ‘bağımsız, finansal kaynaklardan, profesyonel yayınevi algısından ve onun basım klişelerinden uzak, kar amacı gütmeyen, kolayca basılıp gönüllü dağıtım kanalları aracılıyla dağıtılabilen kitap.’
Bu motivasyonla yola çıkan ‘Fankit hareketi’, amatör ve yayınevleri tarafından kitap çalışmaları kabul görmeyen yazarları, kendi kitaplarını basmaya teşvik etmeyi amaçlıyor. Hareket, kitabını fotokopi olarak basıp yayınlamak isteyen yazarlara, baskı, dağıtım ya da duyuru bağlamında yardım edecek.
Fankit: ‘Edebiyat sevdalıları’nın özlemi
‘Fankit hareketi’nin öncülerinden, aynı zamanda Sıvadık fanzinin yayıncısı olan Efe Elmastaş, Diken’e yaptığı açıklamada, bu fikri, fanzin yayınlayan herkesin aklından geçirdiğini ancak çeşitli sebeplerle caydığını söyledi.
Bu fikri düşünen kitleyi ‘genel okuyucu kitlelerine ulaşmakta zorlanan, bloglarında, kendi hallerinde yazıp çizen, iç disiplinleriyle tefrikalar yayınlayan edebiyat sevdalıları’ olarak tanımlayan Elmastaş, hareketin temelini ‘ünlenmiş, birçok yayınevinden kitapları çıkmış yazarların kapılarını veya sosyal hesaplarını aşındırmaktansa köşelerinde kalmayı yeğleyen ve bir zaman sonra yazıyla uğraşmayan’ların oluşturduğunu ifade etti.
Yayınevi olmayan yazarlarda umutsuzluk var
Fanzin yayıncılarının sosyal ağ üzerinden birbiriyle iletişime geçtiği ‘Fanzin Apartmanı’nı kurduktan sonra fanzincilerin daha uzun metinler yazmak için istekli olduğunu gözlemleyen Elmastaş, çevresinde kitap yazmak isteyenlerin sıkça, “Zaten basılmaz, basmaya kalksalar bir ton para isterler, bende de o para ne gezer, uğraşmaya değmez” cümlesini sarf ettiğini duyduğunu anlattı.
‘Fankit hareketi’nin bu ihtiyaca cevaben doğduğunu belirten Elmastaş, ‘Fankit’in ilk örneğini kendi yazığı distopik bir hikaye olan ‘Kara Duvar’la vermiş.
Ahbap-çavuş ilişkisinden bağımsız, karşılıklı yardımlaşmayla…
Yapmak istediklerinin ‘bireysel veya birleşik, bütünlüklü metinlerin çıkması’ olduğunu anlatan Elmastaş, fanzin basma birikimi olmayan kişilere basım, dağıtım ya da duyuru bakımından destek vermek olduğunu kaydetti.
Elmastaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunları yaparken bizim de bir okur olarak metinden beklediğimiz şeyler var ama bu sadece bizim sınırlarımızı kapsar. Yani ‘Kusura bakma ama biz bunun üzerine çalışamayız’ demek bizim edebiyat beklentimizin bir sonucudur. Metne dair iyi veya kötü bir yargıya varmak değildir. Zaten bu yargı karşıtlığı aynı zamanda grubumuzun varlık sebebidir. Onun haricinde, ahbap çavuş ilişkisinden bağımsız, karşılıklı yardımlaşmayla ilerlemesini istediğimiz bir süreç, ama her şeyden önce bizim için, bireyin basma edimine girmesi daha kıymetli.”
‘Belli başlı yazarlardan sonra akla çeviri geliyor’
Yayınevi tekellerinden önce asıl sorunun ‘eline ne tutuşturulursa okuyan, başka metinlerde gezinmeyi zaman kaybı olarak gören, banko yazarlara sarılan ya da onların işaret ettikleri üzerine giden okurlarda’ olduğunu savunan Elmastaş, böyle durumlarda reklam panolarının önemli hale geldiğini söyledi.
Yayınevlerinin ‘tahakkümü’ hakkında kesin ifadeler kullanamayacağını ancak ‘edebiyat yönelimini’ belirlediklerini aktaran Elmastaş, belli başlı yerli yazarlar haricinde yayınevlerinin çeviri eserler basma eğilimi olduğunu ifade etti.
Edebiyat ve bağımsızlık ilişkisi
Edebiyat ve bağımsızlık ilişkisine değinen Elmastaş, bağımsızlığın iç ve dış olarak ikiye ayrıldığını söyledi.
Elmastaş, şunları kaydetti: “Dış bağımsızlıkta kuşkusuz parasal kaygılar var. Nasıl, ne şekilde kim tarafından basılacağı, ne kadar telif alacağı ve bununla yazarın hayatının kaçta kaçını idame ettirebileceği gerçeği. Aynı zamanda dâhil olduğu yayınevinin pazarlama taktikleri gereğince önüne rica sosuna bulanarak konulan ödevler. Elbet kazanç kaygısı işin içine girdiğinde onların istediklerini yapmamak bir hayli güç. Kimi için katlanılmaz bir boyuta gelse de susup oturduğu açık. İkinci kısımda ise iç bağımsızlık yer alıyor ki hepsinden beter. Sırf, kaba tabirler ‘tuttu’ diye yazarın kendini sınırlandırması, başta kendini var eden ama bir zamandan sonra sahip olduğu bilinirliğin yok olacağı korkusuyla denemekten kaçınması, kitaplarının ‘klasik bilmem kim’ metnine dönüşmesi görünür bir durum. Hele belli periyodlarda kitap verme zorunluluğu hepsinden daha acı. İşte bu duvarlar yazıma soyunan özü içten içe kemiren şeyler olduğu düşüncesindeyim.”
Elmastaş, konuyla ilgilenenlerin kendisine ‘fanzinapartmani@gmail.com’ adresinden ulaşabileceğini belirtti.