Cumhuriyet bu topraklardaki cemaatçi yapıyı ortadan kaldırmak bir yana, onu daha da pekiştirdi. Bugünkü ‘kutuplaşmanın’ ardında doksan yıllık Cumhuriyet’in kimlik politikası yatıyor.
İnsanlar kendi kimliklerine göre cemaatlaştılar ve diğer cemaatlere ihtiyaç duymadan yaşayabildiler. İstikrarı sağlayan ise doğrudan devlet gücüydü.
Yine aynı sayede laik cemaat sahip olduğu imtiyazları sorgulamadan onları birer ‘hak’ olarak yaşadı. Dolayısıyla sistemi dizginleyen zincir boşalıp kamusal alan genişlediğinde nehir kadim yatağına geri döndü.
AKP iktidarı bu bitişin sonucudur ve bu nedenle ‘yeni’ kurulana dek bu ülkeyi yönetebilme şansını elinde tutuyor.
Eklemek gerek ki AKP ile beraber gelen ‘yeni’ arayışı kaçınılmaz olarak eskiye gönderme yapmakla birlikte bu hem eskinin bugünkü algısını ifade ediyor, hem de günümüz dindar kimliği o eskiyi yeni ile harmanlama dürtüsüyle davranıyor.
Bu nedenle AKP’nin ‘inşa edici’ arayışının İslami olmakla yetinmediğini görmekte yarar var. Hatta esas ağırlığın kendine has bir modernlik arayışı olduğunu, muhafazakarlık veya İslamiliğin ise eksik kaldığı takdirde kaygı yaratacağını öne sürmek mümkün.