Bir gazete, hem muhalifliği nedeniyle iktidarın hedefiyken, yazarları ve yöneticileri hapse atılırken, aynı zamanda gazetenin yayın ilkelerine aykırı yazılar yazan ve okurlarını dehşete düşüren bir köşe yazarının yazılarına son verebilir mi?
Bence verebilir.
(…) bir gazetenin yayın ilkelerini ve okur hassasiyetlerini dikkate almadan yazılan yazılar, o gazetenin okurlarıyla yöneticilerini karşı karşıya getirir. Bu durum sadece gazete yönetiminin değil, aynı zamanda yazarın da sorunudur. Çünkü çalıştığı gazetenin yayın ilkelerine aykırı görüşleri savunan bir yazar, zaten kendisi isyan bayrağını çekmiş demektir. Bundan sonra olacaklar iki tarafın sorumluluğundadır. Kimse okurlar tarafından beğenilmeyen, takdir görmeyen yazılarını belli bir yayın organında zorla yayımlatamaz. Hiçbir yayın organı da yayın ilkeleriyle uyuşmayan yazarları kadrosunda barındırmak zorunda değil.
(…) bizim kimi sol muhalif ve liberal görüşlü aydınlarımız Nuray Mert’in yazılarına son verilmesini Cumhuriyet gazetesinin hazımsızlığına ve çok sesliliğe tahammülsüzlüğüne bağlıyor. Bu görüşe kesinlikle katılmıyorum.
(…) Her türden dükkanın yan yana sıralandığı, bir tarafta dekolte giyim, öte yanda tesettür gelinlik mağazasının yer aldığı ticari işletmeler değil gazeteler. Gazetelerin okurlarına karşı bir sosyal sorumluluğu var (olmalı). Gazetelerin bir ruhu var (olmalı). Gazetelerin bir editoryal politikası var (olmalı). Okuruyla kurduğu ilkesel, siyasi, ahlaki bir bağ var (olmalı).