Bu sene ilk 9 ayda İhracatımızın yarıdan fazlasını, yüzde 53,1‘ini, çoğu batıdan ve demokratik ülkelerden oluşan OECD’ ye yaptık. OECD’ye karşı verdiğimiz dış ticaret açığı toplam açığın yüzde 28’idir.
İhracatımızın yüzde 41,6’sını yaptığımız Avrupa Birliğine karşı çok düşük 0,5 milyar dolar açık verdik. Açık yok sayılır.
İhracatımızın çok azını, yüzde 8,2’sini yaptığımız Şanghay işbirliği örgütü ülkelerine ise , 9 aylık dış ticaret açığımızın üçte ikisini , yüzde 66’sını verdik.
Ak Parti hükümetleri döneminde dış ticaret açığı arttı ve artmaya devam ediyor. 2023 yılında tahminen 115 milyar dolar dış ticaret açığı ve 60 milyar dolar cari açık sürdürülemez düzeydedir.
Cari açığın finansmanı; ya doğrudan yabancı yatırım sermayesi veya dış borçlanmayla olur. Doğrudan yabancı yatırım sermayesi artık gelmiyor, tersine çıkıyor. Dış borçlanma ise Türkiye için pahalı ve bu günkü koşullarda çevrilmesi zordur. Bunun içindir ki döviz kurları artıyor ve aynı paralelde dış borçlarda temerrüt riski de arttı.
Dış ticaret ve devamı cari açık, bir ülkenin kaynak kaybı demektir. Dış ekonomik ilişkilerden zararlı çıkması demektir. Kaynak kaybı ülkenin topyekun yoksullaşması demektir.
Toplumun ve özellikle bu sorunları gündeme getiremeyen muhalefetin akıl tutulmasından kurtulup şu sorulara cevap araması gerekiyor; Hükümet bu gidişata neden seyirci kalıyor? Siyasi iktidar neden batıdan uzaklaşıp, Şanghay işbirliğine girmek istiyor?