Rejim, krize karşı önlem üretemediği gibi, uyguladığı politikalarla “kaos” eğilimlerini daha da derinleştiriyor. Bu yüzden, uluslararası mali piyasalarda egemen hava, özellikle, uluslararası mali sermayenin devlerinden UBS, Türkiye üzerine rapor yayımlamayacağını açıkladıktan sonra, ancak “Doktor ne yerse yesin, diyor” deyimiyle tanımlanabilir bir noktaya geldi. Derecelendirme şirketlerinin raporları, negatif eğilimleri ve “çöp” alanına doğru bir gidişi sergiliyor.
Rejim, yüzde 100’e yakın devalüasyona neden olan faiz politikasını uygulamaya devam ederken “Biz ne yaptığımızı biliyoruz… Bekleyin görün” diyor ama bu iddiasına karşılık, ortaya dini ayetlere yapılan göndermelerden başka bir dayanak koyamıyor. “Olmayan dolarlarını satarak” (Reuters), adeta kendi kuyruğunu yiyerek yaşamaya çalışıyor.
Bu sırada kamuoyu yoklamaları, rejimin yalnızca güven kaybetmeye devam ettiğini değil, en temel kurumsal desteğine (tarikatlara) karşı halkın öfkesinin hızla yükselmekte olduğunu, bu kurumları onaylayanların oranının AKP seçmeni içinde bile yüzde 7 dolayına çöktüğünü, halkın siyasal İslamın “gerçeğini” artık kavradığını gösteriyor.