Yerel seçimlere doğru yine garip şeyler oluyor: Andımız tartışması, buna eklenen Mehmet Akif, şuydu buydu, Diyanet İşleri Başkanı’nın, “keşke Yunan kazansaydı” gibi hezeyanlarıyla bilinen fesli tipe ziyareti… Derken yeni bir tutuklama dalgasıyla “Gezi Olayları” bir kez daha ısıtılıp, Osman Kavala üzerinden servis edildi.
2010 bu liderlik için ne kadar muhteşem bir tarihsel eşikti. O yıl referandumda, siyasal İslam, liberal “yetmez ama evet” sayesinde “evet” oyu aldı. Ancak, bu zafer hem bir şeyin başlangıcı hem de bir başka şeyin sonuydu.
Bir şeyin sonuydu, çünkü bu “zafer”, siyasal İslamın hegemonya kurma sürecine rıza alma kapasitesinin ulaşabildiği en yüksek noktaydı. Bundan sonra artık hegemonya sürecinde toplumdan alınan rıza giderek eriyecek, süreci ilerletmek için daha fazla baskı, denetim, yalan-dolan, hile, daha fazla risk almayı kabullenmek gerekecekti. “Gezi Olayı” bu gerçeğin siyasal İslamın liderliğinin kafasına denk ettiği andır.