Özellikle düşük faiz ve yüksek kurla birlikte ihracatçıların lehine politikalar izleniyor. Diğer taraftan ellerinde dolar tutan vatandaşlar bu politika sonucunda zenginliklerini artırıyorlar. Yani aslında bu bilinçli bir şekilde kendi seçmen kitlesini memnun etmek için gerçekleştirilen bir uygulama. Ben bu görüşe biraz şüpheyle yaklaşıyorum.
Birkaç sebepten;
Birincisi Merkez Bankası’nın faizleri düşürmesi kalıcı olarak hiçbir uzun vadeli enstrümanın faizini düşürmüyor. Aksine yükseltiyor. Son 100 bps faiz indiriminden sonra devlet tahvili faizlerinin 2 puan birden yükseldiğini gördük. Kredilerde de benzer bir eğilim mevcut. Dolayısıyla “Krediler düşük faizle verile” deyince, işlerin öyle yürümediği görülmüş olmalı. Ki bunu kaçıncıya denediğimizi ben bile sayamadım artık.
İkincisi ihracatçıların değersiz TL’den fayda sağlamaları ilk etapta akla yakın gelse de, Türkiye’deki üretim yapısına baktığımızda ithal girdi yüksekliğinin aynı zamanda maliyetleri de artırdığını görüyoruz. Aynı zamanda döviz kuruyla ihracat arasında çok net bir ilişki olmadığı da son yılların grafiklerinde görülüyor. Hadi diyelim ki yüksek kur ihracatçıya yarıyor olsun. Bir siyasinin hele ki seçimlere doğru yol alırken düşünmesi gereken kesim, geniş halk kitleleri midir, yoksa kısıtlı sayıdaki ihracatçılar mıdır? İhracat arttı, üretim arttı, bu yüzden istihdam artıyor, bu da sandığa yansıyor diyecek olsak. İstihdam rakamlarından bunun da pek gerçek olmadığını görüyoruz. Velhasıl bu kanaldan, eğer değersiz TL ve zorla indirilmiş faizlerin politik bir avantaj sağlayacağı düşünülüyorsa fena halde yanılgı içinde olunduğunu söyleyebilirim.
Sonuç itibariyle düşük faiz yüksek kur politikası kısıtlı bir zümreyi (ihracatçı ve döviz sahipleri) abat etmek için uygulanıyorsa politik olarak çok ciddi bir hata yapılıyor demektir. Bu kesim bu işten karlı çıkarken, yarın öbür gün önüne sandık gelecek seçmen bu işten fena halde yara alıyor. Herhalde mührü basarken de bu yaraların sızısını hissedecektir. Bu sebeple ben yapılan uygulamaların herhangi bir ulvi amacının olmadığını, rüzgarda bir o yana bir bu yana sallanan Türkiye ekonomisinin başka bir safhası olduğunu düşünüyorum. Geçmişe şöyle bir baktığımızda da yüksek doların halk nezdinde en büyük kriz alameti olduğunu ve siyasi iktidarları en çok zorlayan konulardan biri olduğunu unutmamak gerekir.