Ekonomi profesörü Erinç Yeldan, “Yakın tarihin saman alevi gibi hızlı büyüme konjonktürlerinin bir sonraki yıl krize sürüklendiği deneyimlerle biliniyor” dedi.
DW Türkçe’den Aslı Işık’ın haberine göre, Bilkent Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yeldan hükümetin ekonomi politikasının yatırımcıya güven vermediğini belirtti.
Aşırı ısınma yorumları
Geçen yıl sağlanan yüzde 7.4’lük yüksek büyüme oranına karşın çift haneye yükselen enflasyon ve tarihi zirvelerinde işlem gören dolar/TL kuru da ekonominin aşırı ısındığı yorumlarına neden oluyor.
Geçen yıl enflasyon oranının yüzde 11.92 olurken, Merkez Bankası yıl sonu enflasyon tahminini 30 Nisan’da açıkladığı Enflasyon Raporu’nda yüzde 8,4’e yükseltti.
Merkez Bankası’nın son beklenti anketinde de 2018 yılı büyüme beklentisi 4.7 çıktı. 2019 yılına ilişkin büyüme beklentisi ise değişmeyerek yüzde 4.5’te kaldı.
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) son raporuna göreyse bu yıldan itibaren Türkiye ekonomisinin büyüme hızında düşüş öngörülürken, ekonomi için dört riski şöyle sıralandı: “Yüksek düzeydeki dış finansman ihtiyacı, düşük döviz rezervleri, yatırımcıların gelişen piyasalardan çıkma eğilimi, iç ve dış jeopolitik riskler.”
Yeldan: Çok ciddi kriz ve dengesizlik sinyalleri algılanıyor
Geçmiş yıllardaki büyüme verilerine bakıldığında ekonominin seçimler öncesi iki yıllık dönemlerde büyürken seçimlerden sonra küçülme gösterdiği görülüyor.
Prof. Dr. Yeldan, ‘yakın tarihin (1993, 2000, 2006) saman alevi gibi hızlı büyüme konjonktürlerinin bir sonraki yıl krize sürüklendiği deneyimlerle bilindiğini’ belirterek “Yerel ve uluslararası sermaye bu deneyimleri yakından bildiği için Türkiye ekonomisinin makroekonomik göstergelerinde çok ciddi kriz ve dengesizlik sinyalleri algılıyor. Merkez Bankası başta olmak üzere tüm kurum ve yürütücüler olumsuz algıyı kırmak için bir an önce çok ciddi reform ve istikrar programını uygulamaya zorunludur” değerlendirmesini yaptı.
‘Türkiye finansal derinliği olmayan bir ülke’
Türkiye’nin kamu dengesine ait göstergeleri son üç yıldır bozulma eğilimindeyse de Maastricht Kriterleri olarak da adlandırılan ekonomik göstergelerde, üst sınırların altında seyrediyor. Üst sınırı yüzde 3 olan toplam kamu kesimi borçlanmasının milli gelire oranı geçen yıl yüzde 2.4 oldu.
Ancak Prof. Yeldan, Türkiye’yi Avrupalı ülkelerle karşılaştırmanın tehlikelerine dikkat çekiyor. Yeldan, ‘Türkiye gibi finansal derinliği olmayan bir ülkeyi, finansal varlıkların milli gelire oranı yüzde 200’e ulaşmış ülkelerin kıstaslarıyla değerlendirmenin çok vahim sonuçlara yol açabileceğini’ vurguladı.
Yeldan, ‘ulusal tasarrufların yatırım harcamalarını karşılamaya yetmediği için sıcak para ile finanse edilmesinin, yerel ve uluslararası yatırımcı için risk algısı ve enflasyonist beklentilere neden olduğunu’ söyledi.
Hükümet geçen yılın üçüncü çeyreğinden itibaren kamuya ek maliyet getirecek bir dizi harcama kararı alırken, sonra olarak Başbakan Binali Yıldırım emeklilere Ramazan ve Kurban Bayramları öncesinde bin TL ikramiye verileceğini açıklamış, devletin vergi ve prim alacaklarının yeniden yapılandırılacağını söylemişti.