LEVENT GÜLTEKİN
acikcenk@gmail.com / @acikcenk
İktidar çevrelerinde sık sık vurgulanan şöyle bir görüş var: “Dış Güçler Türkiye’nin etkin olmasından, büyümesinden, güçlenmesinden rahatsız. Son yıllarda Türkiye büyüyor, süper güç oluyor, bunun önünü kesmek için her yolu deniyorlar.”
Bu kimselere göre dış güçlerin tek derdi Türkiye: “Gece, gündüz, yemeyip içmeyip, her geçen gün büyüyen, onların çıkarlarını tehdit eden bu ülkenin önünü nasıl kesecekleri üzerine kafa yoruyorlar.” Hatta ülkemizde çıkan iç karışıklıkların ardında da bu dış güçler var.
Sanatta yoksun… Edebiyatta kayda değer bir varlık gösteremiyorsun. Sinemada dünya standardında ele avuca gelir bir başarın yok.
Sanayide yoksun… Bilimde zaten esamin okunmuyor. Üstelik o taraklarda bezin de yok.
Tarım desen can çekişiyor… Buğday yetiştirmeyi bile başaramadın. İthal ediyorsun. Yediğin gıdaların büyük bir kısmını ithal ediyorsun. Tohumları dışarıdan alıyorsun. Tohum yapmayı bile başaramıyorsun.
Tek bir alanda iddian yok. Tek bir esaslı başarın yok. Tek bir köklü ve kalıcı yatırımın yok. Hiçbir problemine kesin çözüm bulamıyorsun.
Fakat, bütün dünya bir araya gelmiş bu ülkeyi nasıl durdururuz diye kafa yoruyor, öyle mi? Neyinden korkuyorlar ki senin? Hangi başarın onlar için tehlike arz ediyor, Onların çıkarlarına zarar veriyor? Hangisi?
Hani çok esaslı bir eğitim sistemin olur, çocuklarına, gençlerine dünya standardında eğitim verirsin de ‘İstikbal Türkiye’nin’ diye endişe duyarlar. Bu da yok. Eğitim sistemin resmen dökülüyor. Dünya sıralamalarında listenin en sonlarındasın. Bu eğitim sistemiyle gelecek 20-30 yılını bile heba etmişsin.
Hakikaten bu dış güçler Türkiye’nin nesinden korkuyorlar? Neyini kıskanıyorlar?
Bir köprü, beş havaalanı, 15 hastane, bilmem kaç bin kilometre otoyol yaptın diye mi? Bunlardan ötürü mü önünü kesmeye çalışıyorlar?
Özgürlükleri artırıp barışı tesis edemiyorsun, iç karışıklıkların suçunu da dış güçlere atıyorsun. Gençlerini ülkende tutacak ne projen, ne politikan, ne de çaban var. Hâlâ suçu dış güçlerde arıyorsun.
Adamlar sanayi çağını geride bıraktı. Teknoloji ve iletişim çağını geçti. Şimdi çevre, ekoloji çağına gelmiş…
Sen tüm bu evreleri ıskaladığın gibi, planlı şehirler kuracak, parklar yapacak zekan ve kültürün bile yok. Ama seni kendilerine tehdit görüyorlar, öyle mi?
Söyler misiniz gerçekten bu dış güçler sizin neyinizi kıskanıyorlar da sizi engellemeye çalışıyorlar?
“Dış güçler Türkiye’yi bölmeye çalışıyor” diyenler, son dönemde Suriye sınırında olup biteni örnek gösteriyorlar. “Suriye’de bir Kürt bölgesi yaratılmasının asıl hedefi Türkiye” diyorlar.
Eğer Suriye’de olup bitenlerin asıl hedefi Türkiye ise Suriye’yi kim bu hale getirdi? İslamcı devrim hayaliyle Suriye’yi siz parçalamadınız mı? Suriye parçalanırken ateşe benzinle gitmediniz mi? Suriye halkını çetelerin eline terk etmediniz mi? O çetelere silah göndererek Suriye’nin harap olmasına katkı sunmadınız mı?
Irak’ı işgal edenler gözlerine Suriye’yi kestirmişti. Bunu hepimiz biliyoruz. Bunu engellemek için mi çalıştınız yoksa o işgalcilere öncülük mü ettiniz? Hangisi?
“Suriye politikanız yanlış, böyle yaparsanız Suriye parçalanır ve orada da bir Kürt devleti kurulur” diyenlere, dış politika stratejisti Başbakan Ahmet Davutoğlu şöyle cevap veriyordu: “Suriye’de Kürt devleti kurulur diyenler bu işi bilmiyor. Çünkü Suriye’de devlet olacak kadar Kürt yok.”
Hani orada devlet olacak kadar Kürt yoktu? Şimdi bu panik niye? Eğer Suriye’de olup bitenler dış güçlerin işiyse o ateşe benzin taşıyan sizler dış güçlerin nesi oluyorsunuz?
Kaldı ki her devlet kendi çıkarı için çalışır. Bunu yaparken de çıkarına engel gördüğü devletlerin ayağına basar. Diyelim ki dış güçler Türkiye’yi kendi çıkarlarına engel görüp bölmeye çalışıyorlar. Peki, bunu engellemek için siz ne yapıyorsunuz?
Toplumun farklı kesimlerini “Onlar Zerdüşt”, “Bunlar dinsiz”, “Şunlar Alevi” diye parçalara ayırmak, aralarına husumet sokmak, Türkiye’nin mi işine yarıyor, yoksa dış güçlerin mi?
Uyguladığınız politikalar ve kullandığınız siyaset dili toplumu bölüyor. Görmüyor musunuz? Sizin bu siyaset tarzınız varken dış güçlere ne hacet?
Seçim öncesi, siyasi rakip gördüğü bir kesime, evet, bizzat kendi halkından muhaliflere “Haçlı ittifakı” demek, ‘dış güçler’in değirmenine su taşımak değilse nedir? Bir düşünün bakalım Türkiye’yi esasında kim bölüyor?
Bu dış güçler meselesinin bir başka yönü daha var. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde şöyle dedi: “Hamdolsun, Batılılar beni övseydi kendimden şüphe ederdim.”
AK Parti iktidara geldiği 2002’den 2010’a kadar en büyük desteği Batı dünyasından gördü. Batı medyası Erdoğan’ı ‘Ortadoğu’nun lideri’ ilan ediyordu. Erdoğan gittiği her ülkede el üstünde tutuluyordu. AK Parti’nin özgürlükleri artıran, demokrasiyi geliştiren icraatlarından dolayı, Batı medyasında neredeyse her gün destek ve övgü yazıları çıkıyordu.
Peki bu ‘dış güçler’ o zaman sizi niçin destekliyordu? O dönemde mi yanlış yoldaydınız, yoksa şimdi mi? O zaman mı ülkenin iyiliği için çalışıyordunuz, yoksa şimdi mi?
Üstelik o zaman Batı medyasında çıkan övgülerden de gayet memnundunuz. ABD Başkanı Obama seçildikten sonraki ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye yaptığında, “Türkiye artık büyük ve etkin devlet. Obama’nın gelişi de bunun bir göstergesi” diyordunuz. İki yıldır Obama yüzünüze bakmıyor bu sefer de “Önemli işler yapıyoruz, bizi kıskanıyorlar bu nedenle böyle davranıyorlar” diyorsunuz. Hangisi doğru?
Bir karar verin: Önemli ve iyi işler yaptığınız için mi Batı sizi el üstünde tuttu, destekledi, yoksa iyi işler yaptığınız için düşman mı oldular?
Bu sorunun cevabı eminim içinde bulunduğunuz durumu daha da netleştirecektir.