Bu aralar reyting listelerinde ilk sıralarda MasterChef diye bir yemek yarışması var. Biri İtalyan, ikisi Türk üç şef, adaylar arasından yarışmacı seçiyorlar.
İkinci dalga korkusundan yeniden eve kapanınca, kızımın da önerisiyle “hep siyaset hep siyaset nereye kadar” diyerek ben de izlemeye başladım.
Ancak ne göreyim, yemek yarışmasının ülkenin siyasetinden hiçbir farkı yok.
Siyasetçilerin, devleti yönetenlerin rakiplerine karşı en çok kullandığı “bedelini misliyle öder” cümlesini bir yemek yarışmasında duyacağım hiç aklıma gelmezdi.
Ülke genelindeki ‘düşünce özgürlüğü’ sorunu belli ki yarışma mutfağında da geçerli. Zira otoriter şefin “Mutfakta en son ustaya karşı konuşulur. Onu da ancak mantıklıysa söyleyeceksiniz. Siz sonuçta birer çıraksınız. Kafanıza göre iş yapmayın” cümlelerini duyduğumda, karşımda bir siyasetçi konuşuyor sandım.
Belli ki reyting için ‘otoriter şef’, ‘yumuşak şef’, ‘objektif şef’ olarak rol dağılımı yapılmış ama sertliği de bu kadar abartmamak lazım.