‘Vakıf’, kişilerin kendi arzusu doğrultusunda bağışladıkları para ve mülklerle, imkanı olmayanlara (hatta hayvanlara, bitkilere) bir hizmet sunmak ve bu hizmeti gelecekte de kesintisiz sürdürmek için kurulan kuruluşlara deniyor.
Daha anlaşılır bir söylemle vakıf, varlıklı kişilerin, varlıklarının bir bölümünü dayanışma amacıyla yoksullarla, muhtaçlarla paylaşması için kurulur.
Fark etmişsinizdir ama ben yine de tanımdaki esas önemli sözcüğün altını çizmek istiyorum: ‘Kişilerin.’
‘Devletin’ ya da ‘kamunun’ değil, ‘kişilerin’.
Bunun anlamı şu:
Devlet, yurt yapılması gerekirse doğrudan yapar.
Devlet, imarethane açması gerekirse doğrudan açar.
Devlet, sokak hayvanlarını, kuşları beslemek isterse doğrudan besler.
Devlet, camileri, kamu binalarını onarmak isterse doğrudan onarır.
Yani, devletin imkanı olmayanlara, hayvanlara, bitkilere, binalara hizmet sunması için hiçbir aracıya ihtiyacı yok.
Ne yazık ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kaynaklarını bazı vakıflara aktarması meselesinde olduğu gibi Kızılay meselesinde de gördük ki AK Parti iktidarında ‘vakıf’ kavramının anlamı değiştirilmiş.