Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Görüyorsunuz ya ülke ekonomisi bıçak sırtındayken otoriter adımlar doğrudan ekonomiyi vuruyor. Kim ne derse desin,19 Mart’tan bu yana ödediğimiz fatura doğrudan Ekrem İmamoğlu’nu cezaevine atanların yarattığı faturadır. CHP’ye, İstanbul Barosu’na kayyum atama planlarının faturasıdır. İktidarın benzer uygulamaları sürdüreceğine dair dedikodular dahi artık piyasaları sallamaya yetiyor. İktidarın o dedikodular karşısındaki paniği ve açıklamaları bunun en büyük göstergesidir.
Bakan Mehmet Şimşek kasıla kasıla konuşup ekonomik programın başarıyla yürütüldüğünü iddia ediyordu. Sadece CHP’ye kayyum atanacağı dedikodusu dahi, 13 aydır düzenli düşürülen politika faizinin 350 baz puan artırılmasını gerektirdi. Bunda 19 Mart’tan bu yana Merkez Bankası rezervlerinin 44,6 milyar dolar azalmasının etkisi var. Döviz kurunu kontrol edecek dolar kalmadığından artık faiz silahına sarılmak zorunda kaldılar.
Zaten bankalar mevduat faizini hala yüzde 50 seviyelerinde tutarken Merkez Bankası’nın faiz indirimi yapması, hatta faizi sabit tutması saçma olacaktı. Merkez Bankası’nın son faiz artırımı Mehmet Şimşek programının işlemediğinin ve Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması kararının ülkeye büyük bir fatura çıkarttığının itirafı gibi bir adımdı. Kim ne derse desin, artık mızrak çuvala sığmıyor!