Her devirde karartma, hakikate, bilgiye, eleştiriye ve fikirlere karşıdır. Türkiye’nin aydınlanma birikimine son darbelerin vurulması ve karartma gecelerinin düşünce yaşamımızın baş meselesi haline gelmesi de, sembolü ampul olan bir partinin egemenliğinde gerçekleşiyor bugün. O yüzden aydınlatma, somut olarak ışıkla ilgili olmadığı gibi; karartma da, perdeleri sıkı sıkıya çekmekle, geceleri ışıkları kapatmakla ilişkili değildir. Bugün karartma, gecelerle sınırlı değildir çünkü. Karartılan, gündüzüyle gecesiyle, gelecektir.
Uğur Mumcu’nun ve birçok ilerici aydınımızın adım adım yok edilmesi de, işte bu geleceğe etkisiyle ölçülmelidir. Türkiye’nin aydınsızlaştırılması, halkın aydın birikiminden yoksun bırakılması süreci tüm nedenleriyle iyi anlaşılmadan, karartma gecelerinden nasıl çıkacağımızı kavramak da mümkün değildir. Bunu yapabiliyor muyuz sahiden?