SEÇİL TÜRESAY
secilturesay@diken.com.tr
Tüm dünyayı saran ‘corona’ kaynaklı ‘sokağa çıkmama’ hali Türkiye’nin sokaklarını ıssızlaştırdı. Kıraathane, bar, çay bahçesi, internet cafe, hamamlar dahil çok sayıda işyeri ‘devlet kararıyla’ kapatıldı. Faaliyete devam eden esnafın işi de -istisnalar dışında- azaldı.
Durumu yerinde görmek için İstanbul’un -benim gibi- sakinlerinin yanısıra ana arter olması nedeniyle günde yüz binlerin uğrak noktası Beşiktaş ilçesindeki esnafa ‘ne halde olduğunu’ sordum. Dün akşam normalde karşıdan karşıya geçmekte zorlanılan bir zaman diliminde -saat 17:00 ila 20:00 arasında- durum, “Gözümle görmesem inanmam” denecek gibiydi.
Taksici, minibüs şoförü, fırın, manav, lokanta hepsi dertli. Ve, bir kısmı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından önceki gün açıklanan, ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı’nın kendilerinden çok büyük işverenlere yönelik olduğunu düşünüyor; devletten küçük esnafa da destek beklediğinin altını çiziyor.
‘Eve internet alanlarda yüzde 20 artış var’
Beşiktaş’ın ‘Çarşı’ veya ‘Köyiçi’ diye adlandırılan bölgesindeki Turkcell bayiinde çalışan Murathan Özyurt, “Telefon almak için veya başka işlemler için tek tük gelen oluyor. Sadece internet paketi satışlarında artış oldu. İnsanlar sokağa çıkamayınca evde interneti olmayan da bağlatıyor. Yüzde 20’lik bir artış var” diyor.
Tarihi Aynalı Fırın’ın çalışanları lokantalara, cafelere ekmek satılamadığı için satışların çok düştüğünü, günde 5 bin ekmek satarken sayının dörtte bire, başka deyişle 1200-1300’e indiğini söylüyor. Çok sayıda yurdun ve kursun olduğu Beşiktaş’tan öğrencilerin ayrılması ve misafirliğe gitme dolayısıyla giderken ‘çaylık bir şeyler’ alma alışkanlığının şimdilik rafa kalkması satışlardaki düşüşte etken onlara göre.
Tablo, ekmek dışındaki börek-çörekte de farksız. Günde yedi-sekiz kez 50’şer tane tahinli çörek çıkarken sayı ekmekte olduğu gibi dörtte bire 12’ye düşmüş.
Bir sonraki durağım Üçler Market. Şube müdürü Erhan Doğan, açılış saatini sabah saat 07:00’den 09:00’a, kapanışı saat 22:00’den 21:00’e çektiğini, markete gidenlerin sayısının çok düştüğünü ancak internet üzerinden satışların arttığını anlatıyor ve ekliyor: “Bizde kolay kolay eleman çıkarılmaz. Her servisten çocuğu olan, okula gitmediği için yanında olmak isteyen anne veya babalardan seçerek birer kişiyi ücretli izne çıkardık. Diğer şubelere kaydırdığımız elemanlar da oldu. Örneğin bir şubede fazla sayıda izne çıkmak isteyen eleman varsa bazılarını oralara kaydırdık.”
‘Bağışıklığı güçlendiren takviyelerin satışı 10’a katlandı’
Kriz sağlıkla ilgili olduğu için satışların düşmediği nadir işyerlerinden eczanelerin durumuna da bakmak amacıyla Karasu Eczanesi’nin kapısını çaldım. Sahibi Alper Karasu, ‘corona’ öncesinde çoğu kişinin adını bilmediği, bağışıklık sistemini kuvvetlendiren takviye ürünler ve vitamin satışlarının neredeyse 10’a katlandığını söylüyor. Ve, bu ölçütteki bir artışın dezenfektan, kolonya, maske gibi hijyen odaklı ürünlerde de olduğunun altını çiziyor.
Hasat Baharat’ın sahibi Erdem Bahşi de bağışıklığı güçlendirdiği belirtilen ürünlerin satışının arttığını, özellikle zerdeçal, zencefil, çörek otu yağı, propolis ve pekmez gibi ürünlerin satışının ‘patladığını’ ifade ediyor. “Biten ürün oldu mu” sorusunu ise “Propolis kalmamıştı istettim. Ürün bulunuyor da şişeleme de sorun çıkarsa tedarik ederken gecikme olabiliyor” diye yanıtlıyor.
Beşiktaş’ın normalde insanların akın ettiği köftecilerinin kepenkleri bu saatte kapalı. Hemen hemen günün her saati kapısında kuyruk olan Balkan Lokantası’nda çok az sayıda müşteri var.
Beşiktaş taraftarının maç öncesi ve sonrasında etrafında toplandığı bir simge olmasının yanı sıra birçok kişi için buluşma noktası ‘büyük kartal heykeli’nin etrafında da in cin top oynuyor. Ne meşale var, ne “Beşiktaş seninle ölmeye geldik” diye haykıran. Ne de arkadaşıyla, sevgilisiyle buluşan!
’90 kilo döner takarken 5 kiloyu zor satar hale geldik’
Heykeli geçip rotamı bir dakikalık yürüme mesafesindeki, her zaman dolu gördüğüm Alibaba Bursa İskender’e çeviriyorum. Tablo orada da iç açıcı değil. 31 emekçinin ekmek yediği restoranın çalışanları, günde 90-100 kilo döner takarken 7-8 kiloya düştüğünden, onun bile bitmediğinden dert yanıyor.
Semtin ünlü Define Büfe’sinin çalışanları da satışların dibe vurduğunu belirterek, 90 kilo döner takarken artık 20 kilo takıldığını, 5 kilosunun bile satılamıdığını söylüyor. 14 çalışandan 12’ye inilmiş. Ekip, “Görünen köy kılavuz istemez, görüyorsunuz kimse yok. Yüzlerce hamburger satıyorduk günde şimdi 30-40 tane bile zor” diyor.
‘Makarna yemeyin sebze-meyve yiyin’
Özkardeşler Halk Pazarı’nın sahibi Yusuf Öz de Türkiye’de vaka görüldüğünün açıklanmasından sonraki birkaç günde C vitamini zengini mandalina, portakal, greyfurt satışlarının arttığını, ancak ölümler sonrasında bu satışların da düştüğünü, diğer sebze ve meyve satışlarının çok durgun olduğunu söylüyor. Ve, makarna stoklanmasına gönderme yaparak çağrı yapıyor herkese: “Makarna yemeyin sebze-meyve yiyin, bağışıklık sisteminiz için çok daha sağlıklı.”
‘Dolmuş şoförleri yevmiye çıkaramıyor’
Yolu kısaltmak için içinden geçtiğim Büyük Beşiktaş Çarşısı’ndaki dükkanların kapalı olduğunu ‘yerinde tespit edip’ iskeleye indiğimde ise her zaman önünde kuyruk olan Beşiktaş-Harbiye hattının durağında bu kez dolmuşların boş beklediğine şahit oluyorum. 16 araçtan dörde inildiğini, dönüşümlü olarak dörder kişi çalıştıklarını söyleyen şoförlerden Rahmi Aşkar, “Kadıköy vapuru yanaşınca binen olursa oluyor. Aracı doldurmak zor. İşi normalden biraz erken saatte bırakıyoruz” diyor ve şoförlerin 130 liralık yevmiyelerini çıkaramadığını vurguluyor.
Normalde iş çıkışında araç bulmanın zor olduğu, en çok birkaç aracın beklediği taksi durağında da durum farksız. Beşiktaş’ın merkezindeki duraklarda 200’a yakın taksi olduğunu anlatan şoförler, “Biz bittik. ‘Taksici için dünya durdu’ yazabilirsiniz” diyor. Özellikle şoförlerin değil yevmiye çıkarmak yemeklerini bile cepten ödediğini söylüyor ve “İki üç saat sıra beklediğimiz oluyor” diye özetliyorlar durumu.
Aralarından biri, “Cumhurbaşkanı taksicilerle seçimlerden önce çay içiyor sadece. Ekonomik paket buraları kapsamaz” diyor ve devletten destek beklediğini ifade ediyor.
Beşiktaş ile Mecidiyeköy arasında çalışan 30 M otobüslerinin şoförleri ortalama altı-yedi dakikada bir olan seferlerin arasının açılmasının makul bir çözüm olabileceğini belirterek, “Günde 1400-1500 kişi kart basıyordu bu sayı 300’e indi” diyor. Bu hattın halk otobüsü kategorisinde olduğunu anlatan şoförler her ne kadar şoförler belirli bir maaş alsa da araç sahipleri arasında kredi borcu olan ve otobüsün şoförlüğünü de yapanların süreç uzarsa zorlanacağını anlatıyor.
Barbaros Bulvarı’ndaki duraktan Sarıyer ve Tarabya’ya giden minibüsler sefer aralığını açmış, çalışan araç sayısını düşürmüş. Sarıyer hattında 66 araçtan 46’ya düşüldüğünü ve ikişer dakikada bir kalkarken az kişiyle de olsa beş dakikada bir kalkış yapıldığını anlatan kahyaları Remzi bey şunları söylüyor: “Bu saatlerde benim elimde neredeyse bir kılıcım eksik oluyordu aceleyle binenleri hizaya sokmak için ama şimdi halimiz ortada. Burası en işlek hatlardan siz bir yerde İstanbul’un başka yerlerindeki arkadaşaları düşünün!”
Türkiye’nin vazgeçilmez sokak lezzetlerinden simitleri satanların durumu da deyim yerindeyse ‘içler acısı.’ Normalde kentin en kalabalık noktalarından birinde çalıştığı için şanslı olduğunu düşünen simitçi İrfan içini şöyle döküyor: “Abla eskiden günde 350-400 simit satıyordum. Günde altı-yedi kez 50’şer tane alıyordum fırından ama şimdi 30-40 taneyi zor satıyorum. Müşteri taze istiyor diye yeni altı-yedi kez ama 20’şer tane alıyorum. Haliyle onlarcası elimde kalıyor ihtiyaç sahiplerine ve kuşlara veriyorum.”
Hiç alışık olmadığım bu manzara ve duyduklarım, toplumdaki can korkusu ve ekonomik kaygı işin başından beri serin kanlı davranmaya çalışan beni de üzüyor. Ve, ‘moralimi yüksek tutma’ sözümden dönmemek için deniz kenarındaki bir banka oturuyorum. Üçler’den aldığım, içine tanıdık bir esnaftan bulduğum sıcak suyu koyduğum kağıt bardak ve poşet çayı çıkarıp, Aynalı’dan aldığım birkaç tuzluyla yiyorum. Kendi kendime, “Bazı özgürlükler şimdilik elimizden alınsa da dünyanın en güzel manzarasına karşı açık havada oturma lüksü hala var” diye telkin edip eve dönüş yoluna geçiyorum. Ve, içeri girdiğimde sadece üç masa gördüğüm Sinop Mantı’dan içeri giriyorum.
İşletmecisi Nedim Çakal, hamuru ince, taneleri diğer mantılardan biraz daha büyük, üzerine ceviz konarak servis edilen mantıdan günde ortalama 300 porsiyon satarken 25-30’a düştüğünü, bunun onda bire inmek anlamına gelmek olduğunu söylüyor. Lokantada 13 kişi çalıştığını şimdilik bir gün çalışıp bir gün çalışmama yolunu seçerek elemanları evde dinlendirdiğini anlatıyor. Ama ay başında maaş ödemelerinin nasıl olacağını kara kara düşündüğünü söylemeden de edemiyor.
Açıklanan ekonomik pakette SGK primlerinin ötelenmesi gibi unsurların yeterli olduğunu ancak küçük esnafa yönelik de bir paket gerektiğinin altını çizen Çakal destek bekleyen küçük esnafın hislerine şu sözleriyle tercüman oluyor: “Biz yeni, küçük esnafa yönelik bir paket bekliyoruz. Düşük faizli, ödemesi ertelenen kredi mesela ya da ücretsiz izne çıkarmak durumunda kaldığımızda elemana devletin maaşının en azından belirli bir kısmını vermesi gibi.”